-Beni hep sev, unutma

1.3K 98 91
                                    

Ciğerlerini patlatmak istermiş gibi derin bir nefes çekti içine

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Ciğerlerini patlatmak istermiş gibi derin bir nefes çekti içine. Sanki tüm oksijeni tüketse bile nefes alamıyor gibiydi. Boğazında çok büyük bir yumru vardı ve öyle çok yakıyordu ki canını..
Siyah, marka kravatını genişletip biraz da olsun rahatlamak istedi. Sanki kalbi dile gelmiş ve yalvarıyordu burdan uzaklaşması için, birazdan olacakları görmemesi için...

Biraz sonra kahverengi saçlı çocuk yanına gelmiş ve neşeli çıkan sesiyle konuşmuştu.

"Jungkook seni çağırıyor jimin hyung"

Yüzüne her zaman ki maskesini taktı ve gülümsedi. Ardından adımlarını jungkook'un odasına doğru ilerletti. Çok geçmeden doğru yere geldi ve kapıyı iki defa tıklattı. İçeri girip son kez onu görmek istiyordu fakat, o kıyafetlerle görmek çok ağır gelecekti kalbine. 'Gir' komutunu duydu ve yavaşça kapıyı açıp içeriye girdi. Kapıyı arkasından kapatmasıyla, bedeninin kapıya yaslanması bir olmuştu. Jungkook dudaklarını onun dolgun dudaklarının üzerine örtmüş ve gözyaşlarıyla birlikte öpmeye başlamıştı. Tuzlu sıvı yanaklarından süzülmüş ve dudaklarına inmişti. Her ne kadar karşılık vermek için yanıp tutuşsa da Jungkook'u omuzlarından tutup kendinden ayırmış ve gözyaşlarını eliyle silmişti tek tek.

"Jungkook.. az sonra e-evleneceksin. Bunu karına yapma.. bunu bana yapma sevgilim.."

Jungkook dudaklarından küçük bir hıçkırık kaçırmış ve gözyaşlarının yanaklarını ıslatmasına izin vermişti. Onun bu halini gördükçe daha çok ağlamak istiyordu. Kaçırıp götürmek istiyordu, korumak istiyordu tüm kötü insanlardan. Yapamazdı. Onlar bu kadere bağlılardı.. mecburlardı..

"H-hyung.. b-ben sana aşığım. Neden e-evlenmek zorundayım?"

"Bende sana aşığım güzelim, ama biz.. buna mecburuz.."

Jungkookta farkındaydı. Tek yolu o kızla evlenmesiydi. Yoksa babası hiç acımadan öldürürdü ikisini de. Kendi ölümünü göze alabilirdi fakat sevgilisininkini.. asla.

"Hadi ağlamayı bırak artık, birazdan herkesin içine çıkacaksın. Güçlü ol"

"B-beni unutma olur mu hyung? B-beni hep sev.."

Boğazında ki o yumruyu gönderipte konuşamadı. Ne kadar yutkunursa yutkunsun gitmiyordu. Onun yerine, son kez öptü sevdiği adamın dudaklarını. Sonra arkasına bakmadan, arkasında nasıl bir enkaz bıraktığına bakmadan kaçarcasına çıktı odadan.

--

Gözlerini tıpkı içi gibi karanlık olan gökyüzüne çevirdi. Birazdan sevdiği adam kolunda gelinlik giyen bir kızla çıkacaktı şu kapıdan. Bunu kaldırabilir miydi ki..
Gökyüzü sanki onlar için ağlayacak gibiydi. Gri bulutlar gözyaşlarını tutuyordu üzerlerin de. Tanrı üzülüyordu onlar için. Gökyüzü ağlıyordu yok oluşları için..
Büyük bir alkış sesiyle bakışları yeryüzüne indi. Ve gördüğü görüntüyle kalbine inanılmaz keskin bir ağrı saplandı. Öyle bir ağrıydı ki bu, nefes aldıkça kalbi sıkışıyordu. Tam oracıkta öleceğini düşündü. Jungkook dudakların da yalancı bir tebessüm taşıyarak bakıyordu etrafına. Tam o anda gözü Pembe saçlı sevgilisine tutundu. Buraya kadardı. Taşıdığı sahte tebessüm ve oynadığı güçlü rolü buraya kadardı. Sevgilisini.. o kızla el ele görünce tüm duvarlarını yıkmış, tüm surlarını devirmişti. Önce dolan gözleriyle bir süre birleşik olan ellerine bakmış, sonra akan bir damla yaşını saklamak adına kafasını yana çevirmişti. Fakat bu jungkook'un gözünden kaçmamıştı. Sevgilisinden akan bir damlaya karşı birkaç damla akmıştı gözlerinden. Misafirler gülümseyerek onları izliyordu fakat kimsenin haberi yoktu birbirleri için gözyaşı döken iki kalpten.

➶𝘍𝘳𝘦𝘴𝘴𝘪𝘢Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin