5. BÖLÜM "CİHAZ"

21K 1.1K 327
                                    

İyi okumalar!

Lütfen oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın🖤

Sessizliğini sürdüren gece, karanlığını bir nebze de olsa gidermek için dışarıdaki sokak lambalarının arkasına sığınıyordu. Soğuk hava, kapıyı araladığım an yüzüme çarpmıştı. Bedenim üşürken, karşımda gördüğüm adamla, ılık bir duygunun dalga dalga içime yayıldığını hissettim.

Kapının önünden bir adım geri çekilerek, kapıyı sonuna kadar araladım. Özgür, ona çok yakıştırdığım kamuflajlarıyla karşımda duruyordu. Bana doğru bir adım atarak içeri girdi ve arkasından kapıyı kapattı. Eğilip postallarını çıkarırken, "Abimler evde yok," dedim onun için geldiğini düşünerek. Başka bir nedenden dolayı burada olduğunu düşünmüyordum.

Doğrularak bana baktı gülümseyerek. Kafasını sallayıp, "Biliyorum," dedi. "Seninle konuşmak için gelmiştim." Donup kaldığımı görünce, tek kaşını kaldırdı. "Tabi senin için bir sakıncası yoksa."

"Yok," dedim hemen. Ne konuşacağımızı merak etmiştim.

Salona geçtiğimizde Özgür çift kişilik koltuğa oturdu. Gözleri, sehpanın üzerindeki kahveye kaydığında, "Sana da yapayım." dedim salon kapısının pervazına yaslanıp.

"Olur," dedi. Bakışları beni buldu. "İçerim."

Kafamı sallayıp, adımlarımı mutfağa yönelttiğim sırada elimi kalbimin üzerine götürdüm ve neden bu kadar gergin olduğumu düşündüm. Gergin değildim aslında, daha çok nasıl davranmam gerektiğini bilmiyordum. Abimin yakın arkadaşı olması, ona karşı hareketlerimi kısıtlıyor gibiydi. Normal biri olsa, daha rahat davranabilirdim yanında. Ama şimdi, her kurduğum cümleye dikkat ediyor ve düşüncesizce bir şeyler söylememek için çabalıyordum.

Kahveyi hazırlayıp, yanına gittim. Bardağı önüne bıraktım. "Ellerine sağlık." dedi kupayı burnuna götürüp, kahve kokusunu içine çektiğinde. Bunu bende yapardım. Alışkanlık olmuştu. Kahvenin kokusu burnuma dolmadan önce içmek, tat vermiyordu.

"Afiyet olsun," dedim gülümseyerek. Karşısındaki koltuğa geçip oturdum. Sessizlik devam ediyordu ama bu rahatsız edici bir sessizlik değildi.

Merakla ona baktığımda, kahvesinden bir yudum alıp gözlerini kapattı. Yorgun olduğu, her hareketinden belli oluyordu. Abim de benim yüzümden bugün işleri aksattığı için, tüm yük onun omuzlarına binmiş olmalıydı. Yerimde hafifçe kıpırdanıp, "Ne konuşacaksın benimle?" diye sordum sabırsız bir şekilde.

Elleri arasındaki bardağı bırakıp, koltukta geriye yaslandı. Boğazını temizleyip bakışlarını gözlerime dikti. "Karışmak benim haddime değil belki de ama," dedi ve daha sonrasında duraksadı. Doğru sözcükleri bulamıyormuş gibi, bir süre düşündü. "Bir şekilde bu konuya dahil olduğumu hissediyorum. Belki de abin, kendi yokluğunda seni bana emanet ettiği için böyle düşünüyorum." Benimle konuşmaktan çok, kendi dediğine kendini ikna etmeye çalışıyor gibi bir hali vardı.

İyice meraklanırken devam et dercesine başımı salladım. "Bu sabah size geldiğimde, zaten aklıma yatmayan bir kaç şey vardı Gizem," dedi. "Sonra kahvaltımızı yaparken fark ettim ki, bir şey oldu ve senin gülen yüzün bir anda soldu." Gözleri, gözlerimde bir kaç saniye oyalandı. En sonunda ben gözlerimi kaçırdığımda, onun varsayımlarını haklı çıkarmış oldum.

İçini çekti seslice. "Telefonuna gelen bir mesajla, suratın asıldı." Bu kadar mı fark ettiriyordum? diye düşündüm. Özgür'ün anlayabileceği kadar mı? İç sesime tercüman olmak istermiş gibi, "Kimse fark etmedi," dedi. Sonra da ekledi. "Ama benim gözümden kaçmaz."

Sıcak KahveOnde histórias criam vida. Descubra agora