24. BÖLÜM "BEKLENMEDİK"

9.1K 703 95
                                    



Hatırlatma:

Ve şans bir kere daha, bugün yanımda olmadığını gösterdi.

Kapı öyle bir hızla açıldı ki, hızını alamayıp duvara çarptı.

Karşımda gözlerinden ateş fışkırmış bir halde bakan gözler, sert bir biçimde yutkunmama sebep oldu.


24. BÖLÜM "BEKLENMEDİK"


Abim.

Öfkeden kararmış gözleri bir an olsun yüzümden ayrılmadı. Gerilen çenesi, dişlerini sıktığını gözler önüne seriyordu. Odanın içine doğru aceleci ama tehditkar bir adım attı. Her adımında ne kadar sinirli olduğunu daha iyi anlayabiliyordum. Beraber büyüdüğüm insanın, bu bakışları bana yabancıydı. Daha önce hiç böyle bakmamıştı.

"Çık," dedi tok bir sesle dişlerinin arasından.

Söylediğine anında itaat edip harekete geçerken, bu yaptığım ona yeterli gelmemiş gibi kolumdan kavrayıp dışarı çıkardı beni. Yiğit kapının önünde, bana mahcup bakışlar atıyordu. Şu an suç üstü yakalanmış bir çocuk gibi bile hissedemiyordum. Abimin öfkesi o kadar büyüktü ki, ilk defa ondan korkar olmuştum.

Her korktuğumda, göğsüne sığındığım, ne olursa olsun beni kollarının arasına alan abimden korkuyordum.

Kaderime razı bir şekilde, Yiğit'e sorun olmadığını belirtircesine gülümsedim. Evet, bu iş onun fikri bile olsa kendini suçlamasını istemiyordum. Kabul edip etmemek benim elimdeydi ve ben her zamanki gibi merakıma yenik düşmüş, kabul etmiştim.

Şimdi onu suçlamanın hiç bir anlamı yoktu. Dahası, bana odadan çıkmam için mesaj atmıştı. Ben ise, tesadüfen keşfettiğim gizli bölmede ne olduğunu öğrenmeden çıkmak istememiştim.

Abim, sıkıca kavradığı kolumu kendine doğru çekip yüz yüze gelmemizi sağladı. Yüzüme bile bakmadan, "Anahtarı ver," dedi elini uzatarak.

Gözlerimin dolduğunu hissettim. Bakışlarımı aşağı indirerek yutkundum ve varlığı omuzlarıma tonlarca yük eden anahtarı, abimin avucuna bıraktım.

Seri bir hareketle anahtarı aldığı gibi, içinde her türlü bilginin var olduğu, gizli bir mahzene açılan o kapıyı çekip kilitledi. Kapının kapanmasıyla, tozlanmış mavi klasörler, kafamda canlandırmış olduğum bir hayal gibi yok olup gitti.

Sanki her an kaçacak olan bir mahkummuşum gibi abim tekrardan kolumu kavradı. Beni de kendisiyle beraber sürüklerken, arkasına bakmadan, "Sen de geliyorsun," dedi Yiğit'e.

Sessizlik içinde iki kat aşağı indik. Bu sessizlik tanıdıktı. Öyle huzur barındıran cinsten bir sessizlik değildi bu... Daha çok fırtına öncesi sessizliği andırıyordu.

Bu his, derin bir nefes almama sebep oldu. Abimin büyük ve hızlı adımlarına yetişmekte zorlanırken, onun umurunda bile değildim. Kolumdaki elinin baskısı bir az olsun azalmıyordu. Aksine, ben ona göre geride kaldığım için daha sıkı kavrıyor ve çekiştiriyordu.

"Abi," dedim mırıldanarak. "Biraz yavaşlayabilir misin?"

Cevap vermedi. Fakat, adımları yavaşladı. Artık ona daha kolay ayak uydurabiliyordum. Askeriyeden çıktı. Etrafına bakınıp, gözden uzak boş bir yer bulduğunda beklenilen konuşmanın orada olacağını anlamıştım.

Abim kolumu bırakıp, karşımda yerini aldı. Bana bakan gözleri, öfkesinin yanında bir his daha barındırıyordu ama ne olduğunu anlayamamıştım. Uzun uzun baktı. Bir ara gözlerinin dolduğunu görür gibi oldum ama emin olamadan sertçe yüzünü sıvazlayıp, bunu görmemi engelledi.

Sıcak KahveWhere stories live. Discover now