23. BÖLÜM "DEPO" / 1. KISIM

8.9K 597 63
                                    



Herkese merhabalar! 

Öncelikle birkaç şey söylemek istiyorum. Genel olarak hikaye ilgi görüyor ve yeni bölüm için sabırsızlanan okuyucularım olduğunu da biliyorum. Fakat büyük bir çoğunluk, okuyup geçiyor ne yorum yapma var ne de oy verme. Bu da doğal olarak benim hevesimi kırıyor. Bir bölüm yazmak için günde kaç saatimi harcıyorum, emek veriyorum ama karşılığını aldığımı düşünmüyorum. Lütfen bu konuda biraz dikkat ederseniz çok sevinirim ❤

Uzun olduğundan dolayı bölüme ikiye ayırdım. Siz bu bölümü okuyor olurken ben ikinci kısmı yükleyeceğim. Bakmayı unutmayın!

Keyifli okumalar


Hastanenin arka bahçesinde donakalmış üç beden...

Yüzlerimizden okunan derin bir çaresizlik.

Her birimizin kendi iç dünyasıyla hesaplaştığını gösteren, derin bir sessizlik...

Hislerimi anlatmaya kelimeler kifayetsiz kalırdı. Nihat binbaşından şüphelendiğim ilk an, kendime kızışımı hatırladım. Öyle bir ihtimalin aklıma gelmiş olması bile kendime kızmamı sağlamıştı. Saçmalama, demiştim. Böyle bir şey olamaz, at bunu kafandan.

Adamın odasında bulduğun tek bir cümle mi seni bunu düşünmeye itti? Bu kadar mı acizsin? Artık herkese olası bir hain gözüyle mi bakacaksın, öyle mi yaklaşacaksın?

Biriyle bu düşüncemi paylaşmaya bile utanmıştım. Abime söylesem büyük ihtimal önce bana bir güzel kızar, sonra da dalga geçerdi. Peki ya şimdi?

Neden binbaşı bana düğüne geldiğini söylememişti? Neden yalan söyleme gereği duymuştu?

İçimdeki fırtınanın dinmeye niyeti yok gibiydi. Öyle güçlü bir esinti vardı ki içimde, dilim damağım kurumuştu. Midemin sırtıma yapıştığını hissediyordum.

Beynimdeki ses o kadar yoğundu ki, kendi sesimi duyamıyordum. Ne düşünmem gerektiğini bilmiyordum. İç sesim, işimi kolaylaştırmak yerine sürekli ortaya yeni bir fikir atarak içimde bitmek bilmeyen bir karmaşa yaratıyordu.

Seslerden biri iyimserdi.

Biri ise tüm gerçekleri yüzüme vurmak istercesine haykırıyordu. "Bir insan neden yalan söyler!?" diyordu acımasızca. "Sakladığı bir şey varsa söyler değil mi, benim saf kızım?"

İyimser tarafım, anında o sese karşı çıktı. "Saçmalama!" dedi. "Öyle olsa, binbaşı neden sana yardım etmeye çalışsın? Neden en başından beri seni dinleyip, sana yol göstermeye çalışsın?"

Kötü, alaycı bir gülüş çıkardı. "Ne zaman yardım ettiğini gördün?" dedi. "Görmüyor musun, her şey birer yalandı. Her şey birer oyundu. Sana yanındayım imajı vererek, senin güvenini kazanmaya çalıştı. E haline bakılırsa başardı da." Başım zonklamaya başlamıştı. Ne kadar istesem de o sesleri susturmayı başaramıyordum. Kötü tarafım ise, bu halimden keyif alırmış gibi tekrar konuşmaya başladı. "Burnunun dibindeki adamın niyetinin kötü olduğunu anlayamadın. Üstüne bir de gittin, ona her şeyi anlattın. Sana bunları yapan adama, anlattın. Her şey senin suçun."

Gözlerimi sımsıkı yumup, "Hayır," diye mırıldandım. "Hayır."

Artık iyi tarafımın sesini duyamıyordum. Kötü, ipleri eline almış, kendinden başkasının konuşmasına izin vermiyordu. Gülerek, "Evet, evet," dedi beni taklit eder gibi. "Sen yaptın her şeyi. Söylesene, ne zaman yardım etti sana bu adam?"

Sıcak KahveWhere stories live. Discover now