17. BÖLÜM "İTİRAF"

14.3K 638 99
                                    


Hatırlatma:

"O zaman..." dedim gözlerimi gözlerinden ayırmadan. "Mert'ten kurtulmak için kurduğum planda bana yardımcı olur musun?"

Keyifli okumalar diliyorum!


Çatık kaşları eşliğinde, "Hayır!" diye itiraz etti Özgür.

Aklımda beliren plandan kısaca ona özet geçtiğimde, kesin bir dille geri çevrilmem beklediğim bir şey olduğu için şaşırmamıştım.

Bir anda kabul etmesini zaten beklemiyordum, zira gerçekleştirmesi oldukça zor bir plandı. Kaş yapayım derken, göz çıkarma ihtimalimiz de vardı.

Diyarbakır'da yaşanan olaylardan Mert'i sorumlu tutmuyordum fakat geçmişte yaptıklarından dolayı bir ceza alması gerektiğini düşünüyordum. Bunu da yalnızca, kendimi ortaya atarak yapabileceğimi düşünüyordum.

Yani, kendimi yem edecektim.

Daha doğrusu, Mert öyle olduğunu düşünecekti.

Mert'in kanıp kanmayacağı mechuldü ama kesinlikle denemeye değer görüyordum.

"Özgür, ne olur ya?" dedim mırıldanarak. Gözlerini bana çevirdiğinde, görmüş olduğum sert ifadesi inadımı bir miktar kırmıştı. Kalan son umudumla bir kez daha ısrar ettim. "Ne olacak sanki? Hem sen de orada olacaksın işte."

Dolanıp durduğu odada, bakışlarımla onu takip etmekten artık başım dönmeye başlamıştı. Kafasını bana doğru çevirip, "Başına bir şey gelse, yetişemeyeceğim kadar uzakta olacağım noktasını es geçiyorsun," dedi sinirle.

Vücudunu tamamen bana doğru döndürdü. Ben ikna edici olduğunu düşündüğüm gözlerle kafamı sağa doğru yatırıp ona bakarken, o bana karşılık gözlerini kısmakla yetinmişti. Bir kez daha şansımı denemek için dudaklarımı araladığımda, "Bu planı unut," dedi bana fırsat tanımadan. İşaret parmağını bana doğru salladı. "Ne sen bana böyle bir şey söyledin, ne de ben senden böyle bir şey duydum."

"Duydun ama Özgür," dedim isyan edercesine.

Rahat bir tavırla, yatağın kenarındaki sandalyeyi çekip tekrardan eski yerine oturdu. Kollarını göğsünde birleştirip, meydan okuyan bakışlarını gözlerime dikti. "Neyi?" dedi anlamamış gibi. "Neyi duymuşum ben? Bir şey mi söylemiştin?"

"Özgür!" dedim dişlerimi sıkarak. Kalkacak halim olsa, sinirden yatakta tepinecektim.

Benim aksime gayet sakin bir sesle, "Efendim Gizem?" dedi. Kafasını hafif yana yatırmış, gülümsüyordu. Resmen, benimle oyun oynuyordu.

"Gıcık olduğunu söylemiş miydim?" dedim huysuzca. "Çünkü bayağı bir gıcıksın da."

Güldü. Omuz silkip bana cevap vermediğinde gözlerimi devirip, yatağa yerleştim. Sırtımı dönmeden önce, "İyi geceler," diye homurdandım.

Keyifli bir sesle, "İyi geceler," dediğini duydum.

Ertesi sabah, mırıltıyı andıran seslerle gözlerimi araladım. Gözlerimi ovuşturdum ve etrafa bakındım. Kapının önünde ayakta dikilen Özgür ve Ayça, beni uyandırmamak için sessiz olmaya özen göstererek konuşuyorlardı.

Hafifçe boğazımı temizleyip, uyandığımı bildirdim. Ayça hemen bana doğru dönüp gülümsedi, dün gece giderken ki haline göre oldukça iyi gözüküyordu. Baş ucumda durup, "Nasılsın?" dedi.

Sıcak KahveWo Geschichten leben. Entdecke jetzt