2.BÖLÜM "TESADÜF"

26K 1.3K 822
                                    

Multimedia; Gizem

Keyifli okumalar!

İnişe geçtiğimizi haber eden anonsla birlikte gözlerimi araladım. Yerimde doğrulup, gözlerimi ovuşturdum. Yol boyunca uyuduğum için, kendimi oldukça dinç hissediyordum. Bakışlarımı etrafta gezdirirken, koridorun sağ tarafındaki aileye takıldı gözlerim. Gülümsememe engel olamadım.

Havaalanında tanıştığım aile sağ tarafımda oturuyordu. Esra ve Özgür oldukça yorgun olacaklar ki uyuyorlardı hala, fakat aynı şeyi bücürük için söyleyemiyordum. Ortalarında oturmuş, kaşlarını çatmış bir şekilde onu oraya bağlayan kemere bakıyordu. Kafasını kaldırdığında, ufak bir tebessüm yolladım ona. Hemen gözleri ışıldadı ve el salladı minik elleriyle. Karşılık verdim.

Bakışlarım yukarı kayarken, Özgür'ün uyandığını gördüm. Bana bakıyordu. Kafasını koltuğa yaslamıştı, yeni uyandığını bas bas bağıran gözleri yine sıcacıktı. Kollarını göğsünde kavuşturmuş, dudaklarında hafif bir gülümsemeyle beni etkisi altına alırken, utanarak bakışlarımı kaçırdım. Ne bakıyorsun be adam diye geçirdim içimden.

Uçak yavaşça alçalarak piste güvenli bir iniş yaptığında, tutmuş olduğum nefesimi dışarı verdim. Küçüklükten kalan bir korkuydu benimki. Her ne kadar uçaklar, ulaşım araçları arasında en güvenilir olan yol olsa da benim için öyle değildi. Ulaşım aracı olarak uçağı çok fazla kullanmasam da her bindiğimde, geriliyordum.

Bunun altında yatan sebep, Ankara da aynı apartmanda oturduğumuz ve çocukluğumun çok büyük bir kısmını paylaştığım Cemre'nin ve ailesinin, bir uçak kazasında hayata gözlerini yummasıydı. 2003 yılında gerçekleşen bu kazada 75 yolcudan 71'i vefat etmişti. Cemre o kazada yaralı olarak çıkarılan nadir insanlardan biriydi, fakat o da tedavisinin sürdürüldüğü hastanede daha fazla hayata tutunamamış ve bize veda etmişti.

Ben o zamanlar 9 yaşındaydım. Hastanede yoğun bakım koridorunun önünde, annemlerle birlikte gelecek iyi bir haberi beklemiştim. Elimin kolumun bağlı olması, Cemre için herhangi bir yardımda bulunamamış olmak beni çok yıpratmıştı.

Yoğun bakım ünitesinin kapısı açılıp da, doktorlardan kötü haberi aldığımızda ise karar vermiştim çocuk aklımla. Doktor olmak istiyordum ve bunun uğrunda her şeyi yapacaktım.

Aklıma gelen anılarla birlikte, dudaklarım hüzünlü bir gülümsemeyle kıvrıldı. Ben istediğim şey için yıllarca çabalamıştım ve bunun sonucunu almıştım. Yaptım Cemre dedim içimden. Ben doktor oldum. Seni kurtaramasam bile, kurtardığım bir çok hayat oldu.

Beni hüzünlendiren geçmişimden sıyrılarak, hemen çantamdan telefonumu çıkardım ve uçak modunu kapattım. İnterneti açtığım an art arda gelen mesajlarla, gözlerimi devirdim. Bir çoğu Mert'tendi. Okumadan sildim. Tehdit içerikli mesajlar olduğunu tahmin edebilecek kadar iyi tanıyordum onu.

Bunun yanı sıra annem, vardığımda haber etmemi istiyordu. Onu da cevapsız bıraktım. Abimin yanına gidince arardım.

Abimin attığı mesaj önceliğim olduğu için, hemen onu okudum. "Abicim, seni almaya gelemiyorum ama seninle aynı uçağa binen bir arkadaşım var. Seni bırakmasını rica ettim, onunla gel. Adı Özgür." Son cümleyi okuduktan sonra, gözlerim fal taşı gibi açıldı. Yan tarafımda oturan adama baktım. Başka bir Özgür olamazdı herhalde.

Sıkıntılı bir nefes verdim. Abime de kızamıyordum, büyük ihtimalle askeriyede işleri uzamıştı ve orada kalması gerekiyordu. İşinin ne kadar zor ve önünde saygıyla eğilebilecek bir meslek olduğunu biliyordum. Onunla gurur duyuyordum. O da aynı benim gibi, çocukluktan beri hayal ettiği mesleği yapıyordu.

Sıcak KahveWhere stories live. Discover now