8.BÖLÜM "TANIŞMA"

18.2K 962 276
                                    

Multimedia; Askeriyedekiler

Lütfen oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınız 🖤

İyi okumalar diliyorum!

Terleyen avuçlarımı, çaktırmadan pantolonuma sildim. Gerginlikten, ne sesim çıkıyordu ne de herhangi bir tepki verebiliyordum.

"Kardeşin duymuyor galiba?" Adının Nihat olduğunu öğrendiğim, odasında bulunduğumuz Binbaşı, gülerek abimle konuşuyordu. Bana seslendiklerini ama içimde büyütüp durduğum düşünceler nedeniyle onları duymadığımı çok sonradan fark edip, kendimi toparlamaya çalıştım. Başımdaki şapkayı çıkarıp montumun cebine attığım sırada, karşımdaki adamı inceledim.

Yer yer beyazlamaya başlayan saçları, genel olarak kahverengiydi. Küçük ve çekik kahverengi gözleri, yüzüne oranla büyük diyebileceğim bir burnu vardı. En fazla 45 yaşlarında gösteriyordu. Nihat Binbaşı, boğazını küçük bir öksürükle temizlediğinde, hala bir tepkide bulunmamıştım. Bakışlarımı mahcup bir şekilde adama dikip, gülümsemeye çalıştım.

"Sen Gizem olmalısın?" dediğinde başımı salladım. Elini uzatarak, "Nihat Dinç," dedikten sonra, rahatlamam için olsa gerek gülümsedi.

"Memnun oldum efendim." Uzanıp, havada asılı kalan elini aceleci bir şekilde sıktım.

"Geç otur şöyle ayakta kalma," Eliyle masasının iki tarafında duran, siyah deri koltukları gösteriyordu. İlerleyip oturduğumda, o da geniş sırtlı sandalyesinde yerini almıştı. Dirseklerini masaya dayayarak, bana doğru eğildi. "Birazdan kamera görüntüleri elimde olacak," Duraksayıp çayından bir yudum aldı. "Ama ondan önce, istediğim bir şey olacak."

"Benden mi?" dedim şaşkınlığımı gizleyemeden.

Bu sefer samimi bir şekilde gülümsedi. "Hayır," dedi. Bakışları, hala ayakta dikilen Özgür ve abimin üzerinde dolaştı. "Hepinizden."

"Emredersiniz Komutanım," dedi ikisi de aynı anda. Nihat Binbaşının gözleri bana döndüğünde, şüphe duymadan bende başımı salladım onaylarcasına.

Derin bir nefes alıp, sırtını geriye yasladı. Ellerinin arasında tuttuğu çay bardağını sıkı bir şekilde kavramıştı. "Görüntüleri izlediğimizde, ne olursa olsun, ne görürseniz görün, hepsi bu oda içinde kalacak," derken parmağını hayali bir şekilde odada gezdirdi. Bakışları, tek tek üçümüzün üzerinde durdu. "Her şey dördümüzün arasında kalacak."

Kimse tepki vermedi. "Anlaşıldı mı, çocuklar?" dedi itiraz istemeyen bir ses tonuyla.

"Anlaşıldı, Komutanım."

Nihat Binbaşı, cevabımızdan memnun bir şekilde kafasını salladı. Bakışları önündeki bilgisayar ekranına döndüğünde, "Hazır," dedi. Sandalyesini geri çekip, gelmemiz için bize yer açtı. "Gelin."

Gergin bir şekilde yerimden kalkarken, havanın soğukluğuna rağmen sırtımın terlediğini hissediyordum. Abim ve Özgür'ün de benden pek bir farkı yoktu. Abim, derin derin soluklar alırken, gergin hissettiği zamanlar yaptığı gibi dudaklarını dişliyordu. Özgür ise ellerini sıkıca yumruk yapmıştı. Sık sık gözlerini kırpıştırıyordu.

Üçümüz de ekrana pür dikkat bakarken, görüntü belirdi. Nihat Binbaşı, bana dönüp, "Saat kaç gibi gerçekleşti bu olay, bir fikrin var mı?" dedi.

Derin bir nefes alıp, hatırlamaya çalıştım. "Eve geldiğimde saat 13.30 sıralarıydı. Yorgun olduğum için, yarım saat sonra uyuyakaldığımı hatırlıyorum. Geri uyandığımda saat 19.30 tu." Özgür'ün ne zaman geldiğini hatırlamaya çalışırken, duraksadım. Gözlerimi kısıp, "Sanırım 20.30 gibi de Özgür geldi." derken, Özgür'e bakmıştım onaylaması için. Kısa bir süre düşündükten sonra kafasını salladı.

Sıcak KahveWhere stories live. Discover now