18. BÖLÜM "DÜĞÜN" / 1. Kısım

11.3K 614 82
                                    

Multimedia: Mete

Kaç zamandır yazmak için sabırsızlandığım bir bölümle karşınızdayıım! Uzun olduğu için yine iki kısma ayırdım, ikinci kısmı birazdan ekleyeceğim❤️

Oy vermeyi ve yorumlarınızı benimle paylaşmayı unutmayın.

Herkese keyifli okumalar diliyorum!

Hatırlatma:

Yeniden bana döndüğünde, ara sıra susan ama hala çalmaya devam eden telefonuma kısa bir bakış attı.

"Aç bakalım."

 ♡

Derin bir nefes aldım ve kaçıncı kez aradığını bilmediğim Mert'in çağrısını cevaplandırdım. Telefonu hoparlöre alıp, Özgür'le aramızda tuttum.

Telefon anında açıldı.

Karşı taraftan hışırtılı bir kaç ses geldiğinde, aramayı yanıtlandırmamı beklemediğini anladım. "Gizem?" dedi soluk soluğa. "Kaç kere aradım seni, neredesin?"

Dudaklarımı dişleyip, Özgür'e baktım. Mert sanki telefonun diğer bir ucunda değilmiş de biraz sonra telefonun içinden çıkıp canlanacakmış gibi, elimdeki telefona öldürücü bakışlar atıyordu.

Boğazımı temizleyip, "Sadede gel," dedim kısaca.

"Sen iyi misin?" diye sordu sorduğum soruyu es geçerek. "Özür dilerim istemeden sana yine zarar verdim."

Ben gözlerimi devirirken, Özgür alayla güldü.

"Aynen, istemeden. Yine," dedim vurgulayarak. Sabrımın tükendiğini hissettiğimde soğuk bir sesle konuştum. "Uzatma da acil olan neyse söyle."

"Gizem nasıl bir işe bulaştın bilmiyorum ama..." diye mırıldandı gergin bir ses tonuyla. Bir süre sustu. Ardından hızlıca, "Tehlikedesin," diye ekledi.

Ben daha ne olup bittiğini anlamadan telefon ellerimin arasından kayıp gitti.

Özgür bir hışımla telefonu elimden almış ve benden bir kaç adım uzaklaşmıştı. Engelleyemediği bir sinirle, "Lan sen kimsin!? Şerefsiz!" diye bağırdı. Yanına doğru bir adım attım. Kendini zor tuttuğunu biliyordum, sürekli yumruklarını sıkıp gevşetiyordu. "İnsanlık edip konuşmanı beklemekle hata eden biziz zaten, neredesin lan sen? Çık karşıma!" Burun kemerini sıkıp sinirle homurdandı. "Bir de tehdit ediyor, orospu çocuğuna bak!"

Elimi, sıkıca yumruk yaptığı elinin üzerine koyarak parmaklarını gevşetmeye çalıştım. Özgür, bir süre bana baktıktan sonra çabamı karşılıksız bırakmayıp derin bir nefes koy vermiş, ardından da elini gevşetmişti.

O sırada Mert'in sesi boş terasta yankılandı. Gülerek, "Ooo," dedi. Sesi, yüzü karşımda olsa hiç çekinmeden tüküreceğim kadar iğrenç bir ima barındırıyordu. "Gizem söylesene, şu alışveriş merkezinde seni birlikte gördüğüm adam mı o yanındaki? Yoksa yeni limanlara mı yelken açtın?"

Özgür ondan beklemeyeceğim bir şekilde, "Yerini söyle!" diye adeta kükrediğinde, irkildim. Onu tutmayan diğer elimle bir çırpıda uzandım ve telefonu elinden alarak çağrıyı sonlandırdım.

Bir kaç adım geriye gidip, en başından beri yapmam gereken şeyi yaptım ve Özgür müdahale edemeden, Mert'in numarasını engelledim.

Özgür gözlerini yumup, "Ver telefonu!" dedi dişlerinin arasından. Kafamı iki yana salladım. "Gizem, gerçekten bak şuan kendimi zor tutuyorum, ver o telefonu."

Başımı dikleştirdiğimde, inadımdan vazgeçmeyeceğimi anlamış olacak ki sertçe eliyle yüzünü sıvazladı. Açtığım mesafeyi bir iki adımda kapattım ve tam önünde durdum. Başımı kaldırıp, göz göze gelmeye çalıştığım sırada hiç beklemediğim bir şey yapıp ellerini belime yerleştirdi ve hızla beni kendine çekti.

Sıcak KahveWhere stories live. Discover now