14

3.7K 388 412
                                    

merhabaaaa, nasılsınız? karantinanız güzel gidiyordur umarım. ben kendimi yine her şeyden soyutlayıp bir oturuşta bölüm yazdım... son iki bölümdür zamam atlamaları yaptığımı fark ediyor olabilirsiniz. buna ihtiyacım vardı çünkü ikisinin ilişkisi pek de hızla ilerlemiyor... normalde ben on dördüncü bölümde evlendiriyordum çoktan. ( öpüşme sahnesi için sabırsızlıkla bekleyenler el kaldırsın 👋🏻)  umarım bölüm hoşunuza gider. bu bölümde hoseok'un fic icin oldukça kilit bir karakter olduğunu, jungkook'un da içten içe sorunlarla boğuştuğunu ve jimin'in gitgide jungkook'u benimsediğini göreceksiniz. umarım beğenirsiniz, okumadan birkaç soru bırakayım.

sizce jungkook'a kim mesaj atıyor?

jungkook'un güvensizliğinin sorunları ne olabilir?

bir de jimin sizce ne zaman dayanamayıp jungkook'un dudaklarına yapışır sjsısbsısnsıah ( artık öpüşme sahnesi yazmak istiyorum )

       you don't know me - peter manos

       you don't know me - peter manos

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

    " Ah, bu çok heyecanlı." demişti Jimin bakışlarını havaalanındaki insanların yüzünde gezdirirken. Saatin sabah dördü geçmesine rağmen içinde bir sevinç ve enerji vardı. Kat kat giyindiği kıyafetlerin içinde kaybolmuştu, ağırlığını bir ayağından diğerine verip duruyor ve elindeki kahvesini yudumluyordu. Jungkook ise onun aksine biraz daha sakin ve isteksizdi. İşten çıkarılmasının üzerinden bir hafta geçmişti, Namjoon'la bu süre zarfında bu konu hakkında konuşmayı reddetmişti. Şimdiyse onu karşılamak için havaalanına gelmişlerdi.

          Son bir haftada farklı giden pek bir şey olmamıştı. Günleri ardı ardına aynı geçiyordu. Jimin'le birlikte ofise gidiyorlardı, Jimin gün boyu ders çalışırken o da çalışıyordu. Ardından ya ufak bir yürüyüş yapıp yemek yiyorlardı, ya da eve gelip yemek yapmayı deniyorlardı. Akşamları sakin geçiyordu. Son iki akşamdır Jungkook'un başladığı yapbozu bitirmeye çalışırken güzel şarkılar dinliyorlar ve şarap içiyorlardı. Jungkook'un bir türlü alışamadığı ve Jimininse her düşündüğünde utanç ve heyecanla karışık hissettiği
bir şey vardı ; o da ikisinin beraber uyumasıydı.

   Jimin o geceden sonra her gece onun yanında uyuyordu, kimse bu konu hakkında bir kelime dahi etmiyordu. Fakat Jimin bunun için ona minnettardı. Geceleri iyi bir uyku almayı başardığından günleri çok daha verimli ve mutlu geçiyordu. Zihni daha az onu manipüle ediyordu. Jungkook ise daha az uyuyordu ve daha çok Jimin hakkında düşünüp kendini üzüyordu.

      " Ne tepki verecek acaba?" demişti Jimin ona dönerken. " Yani beni burada görmeyi beklemiyor olmalı." Jungkook kafasını hafifçe sallamıştı. " İyi tepki verecek. Aklı sende kalmıştı zaten."

      " Resmen gitmesinin üzerinden iki ay geçti." Jimin bunu dedikten sonra biraz sessiz kalmıştı. İki aydır Jungkook'la yaşıyordu. Zamanın ne kadar hızlı geçtiğini düşünüyor ve gitgide daha fazla garipsiyordu. " İşte, geliyor."

pretty when you cry| jikookWhere stories live. Discover now