23

945 89 32
                                    


geçiş bölümü. iki üç bölüme final yaparım, artık bu fici yazmaktan pek keyif almıyorum. umarım beğenirsiniz, okuduğunuz için teşekkür ederim.


jimin uzun süredir bu kadar stresli olduğunu hatırlamıyordu. ciddi söylüyordu bunu. hapise tıkılacağını düşündüğü o berbat günlerinde bile bu kadar stres olduğu söylenemezdi, yumruk yaptığı ellerini bacaklarına bastırıp duruyor, her şeyden irkiliyordu. pencereden baksa jeon'u göreceğine emindi. birkaç dakika sonra sınava gireceğinden erkenden kalkmışlardı, jeon onu sınav yerine getirmiş ve ona bolca öpücük bahşetmişti. bunun bir son olmadığını, hiçbir şeyden korkmaması gerektiğini defalarca söylemişti ona.

jimin bunun böyle olduğunu biliyordu fakat kaybetmekten hiç mi hiç hoşlanmıyordu, tam da bu yüzdendi bu stresi. ayrıca ona gerçekten güvenen sevgilisinin güvenini boşa çıkartmak istemiyordu, tam da bu yüzdendi bütün bunlar. derin nefes aldı, her şeyin iyi olmasını diledi birkaç kez.

jeongguk ise sınavın başladığına emin olduktan sonra sahile çok da uzak olmadığından adımlarını yola çevirdi. sonunda bu işten kurtuldukları için mutluydu, jimin elinden gelenin en iyisini yapacaktı.

sıcak bir kahve alarak banklardan birine oturduğunda jimin'e artık elinde olan yüklü paranın ona ait olduğunu, dedesinden böyle bir para kaldığını söyleyemesi gerektiğini düşündü. istediği standartlarda bir üniversite hayatı yaşayabilirdi, birçok şey yapabilirdi o parayla. kabul etmeliydi, etmeseydi de onu ikna edecekti. bir çıkarı olmalıydı bu işten.

sabah telefonda konuştuklarından sınavdan sonra namjoonla birlikte yemek yeme planı yapmışlardı, şimdi ona doğru gelen bedeni gördüğünden hiç şaşırmamıştı. " günaydın." dedi jungkook, kenara kayarak ona yer açarken. " günaydın, jimin sınava girdi mi?"

kafasını salladı jeongguk. " on on beş dakika oldu." namjoon arkasına yaslanıp ellerini montunun cebine yerleştirirken kafasını sallamıştı. " paradan söz ettin mi?"

" sınavdan sonra edeceğim, bütün enerjisini sınavına yöneltsin istedim." namjoon bunu mantıklı bulmuştu, bir yandan ayağını sallıyor ve bakışları uzun şeridi tarıyordu. " mantıklı yapmışsın, eline geçen parayı yönetmesini de öğrenmesi gerekecek."

haklıydı, jimin on sekiz yaşındaydı ve hiçbir zaman bu kadar parayı yönetecek şansı olmamıştı da. namjoon'un söylediği haklıydı. " elime on sekiz yaşında o kadar para verseler ben delirirdim herhalde. yönetemese de haklıdır."

" belki onunla konuşurum." dedi namjoon bakışlarını tepkisini ölçmek için ona çevirirken. " biraz daha büyüğüm ya, belki sözümü daha iyi anlayabilir."

    jeongguk bunu son derece mantıklı buldu. " bence de, iyi olabilir. biraz süre geçmesini bekle. biraz sindirir."

     jimin'in sınavı bitene kadar orada geçirdikleri vakitte uzun süredir görüşememenin verdiği istekle sohbet etmişlerdi, zaman yaklaştıkça sınav yerine doğru yürüyerek kapıda diğer insanlar gibi beklemeye başlamışlardı.

     jimin birkaç dakika sonra onlara doğru geldiğinde jeongguk onun duygularını sezmeye çalıştı, kötü geçmemesini öyle derinden istiyordu ki. jimin onlara yaklaşırken dudaklarında bir tebessüm belirdi. " selam." uzanıp jeongguk'un yanağına bir öpücük kondurmuş, ardından namjoon'a da sarılmıştı. " çok acıktım." dedi içten bir ses tonuyla. sınav üzerine konuşacakları da yoktu, bir an önce yemek yemeye gittiler tam da bu yüzden.

  " görmen gerekiyordu hyung, deniz öylesine güzeldi ki orada. tertemizdi." jimin önüne bırakılan tabakla beraber teşekkür ederek çubuklara uzandı, kendini ferahlamış hissediyordu. bu yüzden keyifliydi, çenesi açılmıştı hemen. " söz verdim jeongguk'a, bir dahaki sefere ben götürüyorum bizi."

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jun 29, 2023 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

pretty when you cry| jikookWhere stories live. Discover now