35- Lider / Part 2

9.1K 691 568
                                    

**

Ortalık fena halde karışmıştı.

"İşte sahalarda görmek istediğimiz hareketler!" Alkış tutarak kahkaha atan Yavuz'un hemen ardından sinirle ayağa kalkan Emir'in sinirden yanakları kıpkırmızı olmuştu.

"Bunu asla kabul etmem! Yavuz, Ahu'nun mıntıkasını aldığında iki mıntıkaya sahip olacak. Eğer bu mıntıkayı Alçin alırsa o zaman Aktan'la evlendiklerinde onların mıntıkası da birleşmiş olacak. Bu durumda tek mıntıkayla kalan tek kişi ben olacağım! Bu resmen adaletsizlik! Bana bak kızım tüm dengeleri değiştirdiğin gibi büyük parçayı almak istiyorsun ama yemezler!" Büyük bir sinirle elini sallayarak üzerime yürüyen Emir'in önünü Aktan kesmiş ve onu sertçe iterek uzaklaştırmıştı.

"Bana bak Emir, yürüdüğün yola da attığın adıma da dikkat et! Elimde kalma benim!"  Aktan’dan korkan Emir geri adım atarak sinirle bir sağa bir sola yürümeye başladığında yaşadığı şoktan kurtulan babam ayağa kalkmış ve tam karşımda durarak kanlanmış gözlerini gözlerime dikmişti.

“Sana karışmayacağım Alçin, belli ki sen kararını çoktan vermişsin. Ama şunu unutma tarih tekerrürden ibarettir. Eğer bu yolda yürümeye kararlıysan sadece şu anı değil geleceğini de düşün. Hala dersen ki baba, ben bu yolda yürüyeceğim amenna! Son nefesime kadar arkanda olacağım. Ama ileride umarım geçmişin kara yüzü geleceğini pençeleri arasına almaz kızım. Çünkü o zaman acıyı çekecek sen değil, senin kanından, canından kişiler olur.” Babam, gözlerimin içine bakarak kurduğu bu cümlelerden sonra evin çıkış kapısına ilerlemiş ve kimseye bakmadan evden çıkmıştı. Arkasından öylece bakakalmıştım.

Açıkçası babamın bu kadar sessiz olması beni huzursuz etmişti. Oysa ki onun bana bağırıp çağırması lazımdı. Tüm bunları düşünürken aklıma dank eden düşüncelerle ağlamamak için dişlerimi sıkmak zorunda kalmıştım. O, yaşlı bir adamdı. O, yorgun ve yaşlı bir adamdı. Babamın dayanacak ne kadar gücü kalmıştı? Tepki verecek, karşı çıkacak ne kadar gücü kalmıştı.

Gücü kalmayan kişinin ilk kaçış yolu kabullenme olurdu.

Babam kabulleniyordu çünkü artık gücü kalmamıştı. O an ortamdaki kaosu umursamadan ilerledim ve koşarak kapıdan çıktım. Çok şükür ki babamı evin önüne park eden arabaya binerken son anda yakalamıştım. Hızımı kaybetmeden ilerledim ve şoför koltuğuna oturmuş babamın yanındaki yolcu koltuğuna oturdum. Beni garipsemeden gecenin karanlığında arabayı süren babama kısaca bakarak merakla konuştum.

“Nereye gidiyoruz?”

“Annen bana çok kızmış olmalı. Seni hala onun yanına götüremedim. Oysa ki seni ilk öğrendiğim an annenin yanına götürmeliydim.” Babamın titreyen sesi içime otururken dolan gözlerimi daha fazla tutamayarak sessizce ağlamaya başladım.

“Anneme sarılabilmeyi çok isterdim baba.”

“Toprağına sarılır, mezar taşını öperiz kızım.”

İçimde bir şey kırıldı, param parça oldu. O, annesine özlem duyan küçük kız çocuğu katliamın ortasında yerle bir oldu. Titreyen ellerime çevirdim bakışlarımı hemen sonra sessizce ağlayarak arabayı süren babama baktım. En son dönüp de geriye, geride bıraktığım hayatıma baktım ve o an ölmeyi diledim. Yaşadığım şeyleri düşününce yaşayacağım hayatın düşüncesi beni o kadar korkuttu ki o an ölmeyi, ileriyi görmemeyi diledim.

Düşündüm, tüm ihtimalleri tekrar tekrar düşündüm. O yangında ölmüş olsam neler olabileceğini düşündüm ama o kadar çok ihtimal vardı ki zonklayan başımın ağrısına daha fazla dayanamadım. O an mezarlığın ortasında duran arabadan inen babamı fark ederek arabadan hızla indim. Karanlık mezarlıkta yolu ezbere bilen babamı takip ettim ve etrafı demirle çevrili iki mezarın önünde durdum. Biri büyük biri küçük mezarları gözyaşları içinde defalarca okudum.

SALTANAT (+18)Where stories live. Discover now