1-Şirine

85.7K 2.5K 784
                                    

''Hanımefendi... Hanımefendi uyanın lütfen...'' Zihnimin derinliklerini aşarak bilincimi dürten bu ses beni aşırı derecede rahatsız ederken aynı zamanda dürtülen omzum ile resmen zorla gerçekliğe adım atmıştım. Kafamı koyduğum yerden kaldırarak tek gözümü açtığımda karşımda orta yaşlarda bir kadın gördüm.

''Rahatsız ettiğim için özür dilerim fakat telefonunuz ısrarla çaldığı için diğer insanlar rahatsız oluyorlar. Lütfen telefonunuza bakınız.'' Bulanık zihnim ile kadının kurduğu cümleyi algılamaya çalışırken aniden gelen esneme dürtüsü ile ister istemez ağzımı kocaman açarak kadının yüzüne karşı esnemiştim. Buna karşılık doğrulan kadın bana iki saniye tepkisizce bakmış daha sonra da arkasını dönerek ilerlemeye başlamıştı. Kadının arkasından bakmayı kestiğimde sandalyede geriye yaslanarak vücudumu esnettim. Tam olarak nerede olduğumu hatırlamaya çalışırken bir anda zihnimde birleşen yapboz parçalarıyla telaşla sandalyenin yanına astığım çantamı elime alarak telefonumu çıkardım.

Saat 20.30 ve 45 cevapsız arama.

Telaşla oturduğum sandalyeden kalktım ve masanın üzerinde duran kitaplarımla telefonumu çantamın içine gelişigüzel atarak kütüphaneden çıktım. Ders çalışmak için geldiğim bu kütüphanede resmen uyuyakalarak akşamı etmiştim.

Korku ve telaş tüm vücudumu ele geçirirken adımlarım da ruhum gibi telaşlı ve aceleciydi. Telefonumun boş sokakta yankılanan melodisi ile yürümeyi kesmeden çantamı karıştırmaya başladım. Elime aldığım telefona bakma fırsatı bile bulamadan arama kapanmıştı.

Harika, şimdi 46 cevapsız aramam olmuştu!

Arama geçmişine baktığımda 46 aramanın yarısının ablamdan diğer yarısının ise yetiştirme yurdunun müdüründen olduğunu görmek beni daha da telaşlandırırken nereye gittiğimi bile idrak edemeden önüme çıkan her sokağa giriyordum. Yetiştirme Yurdu Kütüphaneye fazla uzak değildi. Yaklaşık 10 dakika dümdüz ilerlemeli ve çıktığım caddeden sağa dönerek bir 10 dakika da öyle yürüğümde yurda varmış olurdum fakat bu yolu izleyecek zamanım yoktu. Bu yüzden sürekli sağ tarafımda gördüğüm ara sokaklara girerek 10 dakika erken gidebileceğimi umuyordum.

Ablamın anlattığına göre üç yaşında gitmişim onların evine. Bir gece yarısı, yağmur ve şimşeğin dansı gökyüzünü yarıp haykırırken gecekondudan bozma evlerinin önünde yankılanan silah sesleri ile uykularından uyanmış anne-kız. Ablam korkuyla annemin kucağına sığınırken sessizliği bir bebek sesi bozmuş. Ablam ne kadar annemizi durdurmaya çalışsa da annem durmamış ve merakla evden çıkmış. O zaman evlerinin duvarına yaslanarak kucağında zar zor tutmaya çalıştığı bebek ile son dakikalarını yaşayan adamı görmüş. Panikle adamın yanına yaklaştığında ise adam, zar zor annemin kucağına beni vererek ''ona sahip çık'' demiş. Daha sonra da zaten oracıkta son nefesini vermiş. Normalde beni polislere teslim etmesi gereken kadın bunun yerine beni saklamayı seçmiş çünkü polislerden önce olay yerine varan mafya kılıklı adamların bana zarar vermek istediğini düşünmüş. Tam da bu yüzden beni polislerden bile gizleyen kadın sayesinde ben; Alçin Aksen olarak burada, bu yolda yürüyordum.

Şuan yetiştirme yurdunda olmam ise henüz üç yaşında ters giden kaderimin bir oyunu muydu bilemiyordum. Ben henüz beş yaşında iken evde çıkan yangın ile bilin bakalım kim toprağa verilmişti? Öz ailemi tanımadığım gibi bana sahip çıkan kadını da tanıyamadan kaybetmiştim. Benden 6 yaş büyük olan ablam yaklaşık beş yıl önce reşit olarak yurttan ayrılmış fakat hayat şartlarından dolayı beni yanına alamamıştı. Bir yıl önce ise iş arkadaşı ile evlenmiş ve çok şükür yuvasını kurmuştu.

Onu severdim, onun da beni sevdiğini bilirdim. Bana bakmak zorunda olmasa da benimle her zaman ilgilenir ve eksikliklerimi kendince gidermeye çalışırdı. Sürekli reşit olduktan sonra beni yanına alacağını söyler ve bebeğini beraber büyüttüğümüzü hayal ederdi.

SALTANAT (+18)Where stories live. Discover now