10- Geçmişin Karabasanları

37.4K 2.4K 539
                                    

İhtiyarın kurduğu uzun ve anlamlı cümlelerden sonra kimse konuşmadı. Ben yattığım yerde sessizce ağlarken ikisi iki yanımdaki konumlarını koruyarak sırayla saçlarımı okşadılar. O şekilde ne kadar ağladığımı bilmesem de bir süre sonra uyuyakalmıştım.

Sabah gözlerimi açtığımda yatakta tek başımaydım. Gözlerim ağlamaktan yanarken başım çatlayacak gibi ağrıyordu. Yataktan zar zor kalktığımda gözüme ilk çarpan şey yatağımın yanındaki masanın üstünde duran bir bardak su ve yanına konulmuş hap olmuştu. Bunun ağrı kesici olduğunu tahmin ederek tereddüt etmeden direkt ilacı içtim. Yatakta tahminen bir beş dakika oyalandıktan sonra bilincim tamamen açılmıştı. Gözüm saate kaydığında saatin henüz sabahın 7'si olduğunu görünce gerçekten şaşırmıştım. Geç yatmama ve gece olan olaylara rağmen bu kadar erken uyanmam garipti.

Bugünün pazartesi olduğu aklıma düşünce oflayarak yataktan kalktım ve banyoya giderek elimi yüzümü yıkadım. Dişlerimi de fırçalayarak gerekli ihtiyaçlarımı karşıladıktan sonra banyodan çıkarak giysi dolabıma ilerledim. Biraz düşündükten sonra siyah dar pantolonumu ve mavi boğazlı kazağımda karar kılarak üzerimi değiştirdim. Aynanın karşısına geçtiğimde tam da tahmin ettiğim gibi gözlerim şişmiş ve kanlanmıştı.

Çok da umursamadan yüzüme tek kat kapatıcı, göz kapaklarıma ise açık renk bir far sürdüm. İnce bir likit çekerek kirpiklerimi daha da uzun gösteren rimeli sürdüm. Yatağımın yanında duran sırt çantamı da alarak aynada kendime bir kez daha baktım. Biraz tereddüt etsem de daha sonra omuzlarımı silktim ve aynanın yanında duran tarağı alarak merdivenlerden salona indim. Aktan ve ihtiyarı kahvaltı masasında birbirlerine tip tip bakarlarken bulmak beni şaşırtmamıştı ama gülmeme de engel olamamıştım.

''Günaydın.'' Diyerek çantamı koltuklardan birine koyarken Diyar bana aynı şekilde karşılık verse de Aktan'ın gözleri elimdeki taraktaydı.

''O tarak ne ayak?''

''Saçlarım çok uzun olduğu için kendi başıma örmek zor oluyor, yardımcılardan birine saçımı örmesini rica edecektim.''

''Ben örerim.'' diyerek ayağa kalkan Aktan ile aynı anda ihtiyar da ayaklanmıştı.

''Sen saç örmeyi nereden bilirsin köpek, geç otur yerine ben örerim kızın saçını.'' Aktan yüzünü buruşturarak kalktığı yere otururken bakışlarından gerçekten de saç örmeyi bilmediği anlaşılıyordu. Yoksa eminim bu kadar kolay pes etmez ve ihtiyarla kavgaya tutuşurdu.

İhtiyar koltuklardan birine oturduğunda ben de hemen arkamı dönerek ayaklarının dibine oturmuştum. Saçlarımı önce yavaşça tarayan ihtiyar benim yarım saat uğraşacağım saçlarımı beş dakikada balık sırtı örmüştü. Ona teşekkür ederek ayağa kalktığımda ikimiz de kahvaltı masasına ilerlemiştik.

''Kolun ve bacağın nasıl?'' Hafif sekerek yürüyen ihtiyar sandalyesine otururken bana cevap verecekti ki ondan önce lafa Aktan atlamıştı.

''Domuz gibi.'' Tam da tahmin ettiğim gibi bu cümleden sonra başlayan atışma yirmi dakika sürmüş ve bu yirmi dakikanın sonunda daha fazla dayanamadığım için ayağa kalkarak çantamı aldığım gibi evden dışarı çıkmıştım. Korumalardan biri beni okula bırakırken gün sakin ve sıkıcı geçmişti.

Üniversite sınavı yaklaştığı için genelde derslerimiz boş geçiyordu. Açıkçası bu konuda ne yapacağımı pek bilmiyordum, aklımda bir hedefim de yoktu. Bu yüzden bu yıl sınava girmeyerek çalışmayı, bir hedef belirleyerek seneye sınava girmeyi düşünüyordum. Okulda samimi olduğum bir arkadaşım da olmadığı için kalan şu kısacık zamanımı umursamıyor ve her öğrencinin yapması gerektiği gibi okula gelip gidiyordum.

SALTANAT (+18)Where stories live. Discover now