28- Yitirilen İnsanlık

8.9K 750 139
                                    

Bölüm şarkısı Gazapizm- Unutulacak Dünler

**

Babama sarılmış öylece yatarken bir anda çalan telefonun sesiyle boş bulunup korkuyla sıçramıştım. Babam sırtımı sıvazlarken bir yandan da cebindeki telefonu çıkarmış ve kulağına götürmüştü.

''Efendim? Ne? Kim yapmış belli mi? Durumu nasıl?'' Babam telaşla yataktan kalkarken bende korkuyla yataktan kalkarak ona bakmaya başladım. Karşı taraftan biraz daha bilgi alarak telefonu kapatan adam bana dönmüş ve kararsız bir ifadeyle gözlerimin içine bakmaya başlamıştı.

''Ne oldu?''

''Alçin...''

''Baba ne oldu!''

''Aktan... Aktan'ı tuzağa düşürmüşler.''

''Nasıl? Durumu.. Durumu nasılmış.''

''Arabası yoldan çıkarak köprüden aşağıya, suyun içine düşmüş. Arama kurtarma ekibi olay yerine gitmiş. Araba çıkarılmış ama Aktan içinde bulunamamış. Dalgıçlar suyun içinde onu arıyorlarmış.'' 

İçimde bir şeylerin tamamen kırıldığını hissediyordum. Bu öyle büyük bir kırılma noktasıydı ki sanki benden tüm umutlarımı koparıp bir kenara fırlatmıştı. Bu öyle bir acıydı ki, keskin pençelerini merhametime geçirerek ortadan ikiye yarmıştı. Bu öyle büyük bir düşüştü ki olağanca güçleriyle attıkları o yumruk, tam da insanlığıma denk gelmişti. Ve ben şuan insanlığımda, merhametimde, vefamda, tüm doğrularımda hissediyordum o çatlaklığı.

Bir insanın hayatında onlarca dönüm noktası olurdu. Bizler yaşadığımız olaylara her defasında bu en büyük dönüm noktam desek de aslında gördüğümüz, yaşadığımız her şey ileride yaşayacaklarımızın bir fragmanıydı. Çünkü ben şu kısacık ömrümde anlamıştım ki her felaketin ardından daha büyük bir felaket geliyordu. Sanırım biz insanlar artık o kadar lanet, o kadar vefasız ve hadsiz varlıklar olmuştuk ki ince düşünen insan kalmamıştı. Artık merhamet ve vefa dilden düşmeyen ama kalbe asla ulaşamayan kavramlar olarak kalmışlardı.

Sorsan herkes doğru olanı biliyor ama kimse nefsine hakim olup da o doğru denilen şeyleri yapmıyordu. Sorsan herkes, hepimiz deriz ki ''ben böyle bir insan olmayı onlardan öğrendim.'' Bir bakıma haklılardı da. Gaddar insanlara karşı öyle büyük darbeler aldık ki her birimiz, artık merhamet göstermeye korkar olmuştuk. Karakterlerimiz katılaştı, kalplerimiz merhametsizleşti. Neden? Çünkü bize de böyle davrandılar, biz neden merhamet gösterelim ki? 

''Gidelim.'' Gözümden tek damla yaş akıtmadan tüm soğukluğumla kurduğum bu cümle Diyar'ın yüzünde endişe olarak yer alırken dolaptan bir ceket kaptığım gibi merdivenlerden indim. Kapıya ilerlerken bir anlık duraksama yaşadım ve merdivenlere baktım. Henüz arkamdan gelen kimseyi göremeyince salon kapısında bizi bekleyen Şerif ağabeye yaklaştım.

''Telefonunu ver bana.'' Yüzüme garip bakışlar atsa da sorgulamadan telefonunu bana uzatan Şerif ağabeyin elinden telefonu aldım ve not bölümüne girerek mıh gibi ezberlediğim o adresi yazdım.

''Kimseye bir şey söylemeden bu adrese gidiyorsun. Orada küçük bir kız çocuğu var, yakalanmadan onu kaçırıp buraya getiriyorsun. Dikkat et sonucu bize çıkmasın.''

''Alçin..'' 

''Emirlerimi sorgulama Şerif!'' Sinirle son sözlerimi söyledikten sonra arkamı dönerek kapıya doğru ilerlediğimde bana dikkatle bakan Diyar'ı önemsemeden evden çıkıp arabaya bindim. Sağ tarafıma Diyar, sol tarafıma Ertuğrul otururken araba hızla hareket etmiş ve benim devrimim olacak o köprüye doğru yola çıkmıştık.

SALTANAT (+18)Where stories live. Discover now