25- Merhaba Baba

17.3K 1.2K 509
                                    

**

Aslında herkesin düşüncesinin aksine ben, Alçin Hisar her zaman korkak bir kız çocuğu olmuştum. Her şeyden ve herkesten o kadar çok korkmuştum ki bu korku beni deli bir insana çevirmişti. Yani aslında şu zamana kadar yapmış olduğum şeyler ve şu saatten sonra yapacak olduğum her şeyin nedeni cesaretim değil korkumun emaresi olan deliliğimin suçuydu. Şöyle bir durup düşününce tüm yaşamım 18 yaşındaki birine göre çok fazlaydı. Yaptığım ve tepki verdiğim hiçbir şey normal değildi, normal bir insanın vereceği tepkiler değildi.

Normal bir insanın aksine, deli bir insanın zihnine sahiptim.

İşte tam da bu yüzden durmak yerine daha da hırslı bir şekilde devam edecektim. Şu durumda korktuğum tek kişi de kendimden başka kimse değildi çünkü biliyorum ki bana, benden başka kimse zarar veremeyecek. Yaşadığım her şey yaptıklarımın bir geri dönüşü olarak beni buluyordu. Hal böyle olunca yakınmak yerine daha sağlam planlar yaparak daha akıllıca hareket etmeliydim.

Aslında ne kadar deli olduğum şuan ki konumuma göre düşündüğüm şeylerin saçmalığıyla bile belli oluyordu. Bıçaklanmıştım. Ahu, beni karın boşluğumdan bıçaklatmıştı ve şuan yarı açık olan bilincime rağmen bu düşündüğüm şeyler gerçekten de deliliğimin bir kanıtıydı. Bu yüzden zihnimden tüm düşünceleri def etmeye çalışarak bir süredir saçlarımı okşayan parmaklara odaklanmaya çalıştım. Puslu zihnimin kapıları tek tek aralanırken gerçeklik kavramı beni sarıp sarmalamış ve etrafımda olup bitenleri anlamlandırmama yardım etmişti.

Bulunduğum yerde çıt çıkmıyordu, hissettiğim tek hareketlilik saçlarımı okşayan parmaklardı. Ağır basan merak duygumla kendimi zorlayarak gözlerimi aralamaya çalıştım. Bu eylem beni bayağı bir yormuştu. Sanki göz kapaklarımın üstünde tonlarca ağırlık var gibi hissediyordum. Yine de kendimi zorlayarak gözlerimi yarım da olsa açtığımda karşılaştığım ilk suret saçlarımı okşayan babamın sureti olmuştu. Yıkılmıştı. Koskocaman bir çınar ağacına benzettiğim o heybetli adam gitmiş, yerine yaprakları dökülmüş, köklerinden kurumaya başlamış, içten içe çürümüş bir adam gelmişti.

Diyar Gürel; kelimenin tam anlamıyla bir enkaza dönmüştü.

Yüzünde bariz belli olan yorgunluk, endişe ve mutsuzluk onu yaşlı, huysuz bir adamın suretine büründürmüştü. Gözleri şişmiş ve kanlanmıştı. Yine de her şeye rağmen dudaklarına kondurduğu o ufak tebessümle gözlerimin içine bakıp saçlarımı okşayan bu adamın gözlerinde sevgi vardı. Bana bakarken gördüğüm tek şey sevgisi ve umudu olmuştu. Saniyeler içinde dolan gözlerime ve acıyan karın boşluğuma rağmen hafifçe tebessüm ettim ve kurumuş dudaklarımı aralayarak ona demek istediğim tek şeyi dedim.

''Merhaba, baba.'' Kurduğum şu iki kelimelik cümle büyümüş, büyümüş ve kocaman bir bombaya dönüşerek Diyar'ın kalbini hedef almıştı. Cümlenin sonuna koyduğum noktayla birlikte sarsılan adamın saniyeler içinde gözleri dolmuş ve onlara engel olamadan gözyaşları kirpiklerinin uçlarından tek tek intihar etmeye başlamıştı.

''Merhaba, kızım.'' İntihar eden yaşlarına inat bu sefer kocaman gülümseyerek kurduğu bu cümleden sonra ağzımdan kaçan hıçkırıkla birlikte tüm acılarıma rağmen hızla yattığım yerden doğrulmuş ve kollarımı babama doğru uzatmıştım. Anında oturduğu koltuktan kalkarak üzerime eğilen babam, ona uzattığım kollarımı yakalamış ve beni geniş göğsüne hapsederek kollarını etrafıma sarmıştı. Odada yankılanan tek ses bizim hıçkırıklarımız olurken sarsılan omuzlarımıza inat birbirimizi daha sıkı sarıyorduk.

''Özür dilerim... Çok özür dilerim Naz'ım... Seni koruyamadım, sana sahip çıkamadım. Kimsesiz büyümene mani olamadım. Bu yaşına kadar yanında olamadım, sana babalık yapamadım. Naz'ım.. Ahunaz'ım... Kızım... Ne olur affet beni...'' Diyar'ın ağlayarak kurduğu cümleler beni daha da ağlatırken elimden geldiğince ona daha da sıkı sarılmaya çalışıyordum. Artık ben Naz'dım... Babamın Ahunaz'ıydım. Herkes için Alçin, babam için onun kızı Naz'dım. Bu farkındalık beni inanılmaz bir şekilde mutlu ederken kendimi biraz geriye çekerek babamla yüz yüze geldim. İkimizde ağlamaya devam ediyorduk fakat gözyaşlarımıza inat ikimizin de yüzünde kocaman bir tebessüm hakimdi. Ellerimi kaldırdım ve babamın yüzünü avuçlarımın içine hapsettim.

SALTANAT (+18)Onde histórias criam vida. Descubra agora