11 - Doğum

34.8K 2.2K 314
                                    

**

Zaman durdu, geçmişin gölgesine sığınmış karabasanlar saklandıkları yerlerden çıkarak bir anda geleceğimin üzerine çöktüler.

Hayat garipti, hayat çok garip ve insanlar çokça sırlarla doluydu.

Düşüncelerim her saniye daha da artarak beynime baskı uyguluyorlardı. Nefes alamadığımı hissettiğimde gözyaşlarım daha fazla dayanamamış ve kirpik uçlarımdan intihar ederek yanağıma, oradan da çeneme doğru bir yol izlemeye başlamışlardı.

Nefes alamıyordum ve öğreniyordum. Hayattaki en zor şeylerden birinin aslında kimsesiz olmak değil de kim olduğunu bilmemek olduğunu fark ediyordum.

Sahi kimdim ben?

Geçmişi olmayan, aslında kim olduğunu bilmeden kendine yeni bir kimlik kazandırmaya çalışan o küçük kızdım. Yıllar önce sadece kimsesiz kalmamış aynı zamanda kimliksiz de kalmıştım. Şu yaşıma kadar bana verilen emanet bir kimlik ile yaşamış ve o kimliği sahiplenmeye çalışmıştım ama geçmiş tam oradaydı, geçmemiş bir şekilde.

Şimdi, tam karşımda bana anlamlı bakışlar atan bu adamın gözlerine bakarken nefes alamadığımı hissediyordum. Kim olduğumu bilmediğimi ve geçmişimin tam karşımda durduğunu hissediyordum.

Bu adam benim geçmişimdi ve tam da bu yüzden onun şuan karşımda olmasına şaşırmıyordum. Çünkü her birimiz biliyorduk ki biz geçmişimizden ne kadar kaçarsak kaçalım bir gün mutlaka onunla yüzleşmek zorunda kalacaktık.

''Kimim ben...'' Kendimde ne kafa tutacak ne de hesap soracak o enerjiyi bulamadığım için sadece fısıldamıştım. Bunun üzerine aramızdaki ufacık mesafeyi de kapatan Aktan hala göğsünde duran elimi elinin arasına alarak alnını alnıma yaslamıştı.

Bu yakınlıktan ve hissettiğim çaresizlikten dolayı gözlerim otomatik olarak kapanırken o, kafasını biraz hareket ettirmiş ve alnını alnıma sürtmüştü.

''Sen benim uzun sarı saçlı, mavi şişme montlu ve ucunda ponponu olan beyaz şapkalı küçük Şirine'msin. Bunun dışında olmak istemediğin hiçbir şey değilsin. Kim olmak istiyorsan o olursun Alçin, bunu sakın unutma. Sen, insanların dediği o kişi değil kendi olmak istediğin kişi olacaksın.''

Dayanamadım. Hissettiğim korku, bilinmezlik ve çaresizliğin ortasında şuan sığınabileceğim tek kişiye sığındım. Bir adım ileri attım ve yanağımı Aktan'ın göğsüne yaslandım. Bir saniye bile düşünmedi, kollarını anında vücuduma doladı. Kirpik uçlarımdan intihar eden gözyaşı sayısı her saniye daha da artarken kapının açılma sesini duydum fakat Aktan'dan ayrılmak yerine kafamı boyun girintisine saklayarak içeriye giren kişiden acizliğimi sakladım.

Ağlamak acizlik midir?

Evet.

Ağlamak acizlik midir?

Hayır.

Şöyle ki eğer karşında ağladığın kişi kirpik uçlarından intihar eden her bir gözyaşı için yas tutacak biri ise ağlamak acizlik değil bir lütuftur. Fakat karşısında ağladığın kişi intihar eden o gözyaşlarının değerini bilecek biri değilse işte ağlamak o zaman acizliktir.

''Ağabey, Yasemin Hanım inatla odaya girmek istiyor.''

''Tamam çık dışarı ve beş dakika sonra içeri girmelerine izin ver.'' Kapının kapanma sesinden sonra derin bir nefes alan Aktan, ellerini kollarıma koyarak beni kendisinden ayırdı ve gözlerimin içine bakarak konuşmaya başladı.

''Senin kirpiklerin bir uçurum mu da izin veriyorsun oradan gözyaşlarının intihar etmesine? Sil hadi o gözyaşlarını küçüğüm, biliyorum aklın karışık ve korkuyorsun ama her şeyin bir zamanı var. Bunları konuşmanın yeri de zamanı da burası değil. Şimdi toparla kendini ve şunu da unutma. Bu kolyeyi gördüğü an senin kim olduğunu bilecek beş kişi var bu hayatta. Ben, annem, babam, Seher ve Diyar. O yüzden bu kolyeyi kesinlikle onlara gösterme, henüz kim olduğun bilinmemeli.''

SALTANAT (+18)Where stories live. Discover now