12- Yıkıkları oynayan adam

36.1K 2.3K 672
                                    

**

Ruhu yıkan duygular, zihni deliliğe sürükleyen düşünceler ve insanı paramparça eden umutlar.

İşte çoğu insan tam da bunlardan ibaretti ve ne yazık ki ben de bu insanlardan biriydim. Tüm bu yaşadıklarım neden benim başıma geliyor diye hiçbir zaman düşünmedim çünkü biliyordum ki her insanın acısı kendisineydi. Benim payıma düşen hayat da tam olarak buydu işte. Ne bir eksik ne bir fazla. Düşünmem gereken çok fazla sorun ve ortaya çıkması gereken çok fazla sır vardı fakat bu tam olarak benim hayatımdı.

Büyüyorduk. Büyüdükçe üzerimize yüklenen sorumluluklar ve aşmamız gereken sorunlar ortaya çıkıyordu. Fakat tüm bunlar zaten bizim hayatımızda olan sorunlar ve sorumluluklardı. Her zaman orada bir yerlerdeydiler ve ortaya çıkmak için bizim büyümemizi, onları fark etmemizi beklerlerdi. Ve benim o sorunları ve sorumlulukları fark etmem gereken zaman gelmişti.

Ben kimdim, ailem kimdi?

Aktan ve Diyar kimdi ve benim hayatımdaki yerleri neresiydi?

Ortaya çıkması gereken sırlar çok fazla fakat çıkış yolu çok azdı. Yine de tüm bu sorunların ortasında Tanrı hala bir umut olduğunu bas bas bağırır gibiydi. Hayır gibisi az, hala bir umut vardı. Şuan karşımda kucağında tuttuğu minik kızı ve yanında onlara sevgiyle bakan kocasıyla birlikte oturan ablam bana bir kez daha umut olduğunu kanıtlamıştı.

Bugün yıkıldım, toparlandım. Geçmişimin sır perdesini araladım, aldığım cevaplarla daha da büyük bir bilinmezliğe sürüklendim. Kim olduğumu bilmemek beni büyük bir umutsuzluğa sürüklese de umut tam buradaydı işte; karşımda.

"Ne düşünüyorsun öyle kara kara kuzum, gel de yeğenini sev." Ablamın duygu yüklü sesini duymak beni düşüncelerimin bilinmez yollarından çekip çıkarırken gülümseyerek oturduğum koltuktan kalktım ve onlara yaklaşarak bana yeniden umut veren o minik bedene baktım.

Küçücük bedenine rağmen insanlara bahşettiği umut, merhamet ve sevgi o kadar fazlaydı ki... Sanki her bir bebeğin doğumu bu kir içindeki dünyaya bahşedilen, hatırlaması için verilen güzel duygulara tekabül ediyor gibiydi.

"Adı ne olacak?" Merakla bakışlarımı ablamın ve eniştemin üzerinde gezdirirken onlarda birbirlerine düşünceli bakışlar yollamaya başlamışlardı.

"Henüz karar veremedik ama senin aklında var mı bir isim?" Eniştemin sorusuyla gözlerimi tekrar ufak bedene dikerek kafamı olumsuz anlamda salladım. Bu hareketimden sonra üçümüz de gözlerimizi annesinin kucağında uyuyan bebeğe dikerek sessizliğe büründüğümüzde kapının hafifçe çalınmasıyla dikkatler kapıdan giren ihtiyara dönmüştü.

"Merhaba." Gülümseyerek içeriye giren ihtiyar her birimize kısa bir bakış atmış ve gözlerini yeğenime dikerek gülümsemesini dahada genişletmişti.

"Maşşallah, Allah analı babalı büyütmeyi nasip etsin."

"Amin, teşekkür ederiz." Diyar'ı inceleyerek konuşan ablamın ses tonundaki merakı yakalamış olan ihtiyar bana kısa bir bakış atarak bu sefer ablama hitaben konuşmaya başlamıştı.

"Ah kusura bakmayın kendimi tanıtmadım. Ben Diyar, Alçin'in yanında çalıştığı kişiyim." Diyar'ın açıklamasından sonra ablam onu daha da dikkatli süzerken ihtiyar yatağa biraz daha yaklaşarak yeğenime dikkatle bakmaya başlamıştı.

"Alabilir miyim?"

"Tabii ki" Diyar ablamın kucağından yeğenimi alırken yüzünde peyda olan gülümseme ve merhamet benim yüreğimi sızlatmıştı.

O evladını kaybetmiş bir babanın yüreğiyle bakıyordu kucağında tuttuğu bebeğe.

"Çok güzel bir kız, adı ne?"

SALTANAT (+18)Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora