2- Aktan Aktekin

51.8K 2.2K 325
                                    

Korkutucuydu ve korkutucu olduğu kadar da güzel bir adamdı. Yüzü sabit, bakışları ise durgun olmasına rağmen ses tonunda ustaca gizlenmiş olan o üstünlük tınısı, karşısındaki insana resmen ''karşımda eğil!'' diye bağırıyordu.

Bana itaat et!

İçeride benimle konuşan adamın, şuan karşımda duran adam hakkında dediklerini düşündüm. Aklıma, karşımda duran adamı aşağılayacağı düşünce içerideki ihtiyarın gerçekten de yürek yediğini falan düşünmeye başlamıştım.

Bu adam resmen ''Ben efendiyim!'' diye haykıran bir auraya sahipti! Hafifçe boğazımı temizleyerek dudaklarımı araladım fakat ne diyeceğimi bilemeyince öylece karşımda duran adama bakakaldım. Karşımda duran adam da konuşamayacağımı anlamış olacak ki bir anda hiç beklemediğim bir şey yaparak gözlerimin içine baka baka gülümsemişti.

''Seni huzursuz ettiysem kusura bakma Şirine...'' Artık bir şeyler demem gerektiğini düşünerek dilimle dudağımı ıslatarak konuşmaya hazırlandım.

''Bir yanlış anlama sonucu buradayım, izin verirseniz tam da gidiyordum.'' Diyerek yerimde biraz kıpırdandım ve her zaman gerildiğimde yaptığım şeyi yaptım.

Sağ ayağımı geriye atarak, ayakkabımın ucunu yere değdirerek sağa sola sallamaya başladım.

Yaptığım bu hareket karşımda tüm heybetiyle dikilen adamın dikkatini çekmiş olacak ki gözlerini bacaklarıma indirerek yaptığım hareketleri izlemeye başlamıştı. Hal böyle olunca bende hemen ellerimi suçlu çocuklar gibi önümde birleştirerek ayağımı öne almış ve duruşumu düzeltmiştim. Tüm bu yaptıklarım onu eğlendirmiş olacak ki gözlerimin içine baka baka daha da büyük bir keyifle gülümsemeye başlamıştı.

''Aktekin!'' Arkamızdan gelen ses ile gözlerini benden ayırarak arkamda duran kişiye bakan adamın saniyeler önce yüzünde olan keyifli ifadeden eser kalmamıştı. Kaşları çatılmış, gözlerini kısmış ve resmen erkek horoz misali kabardıkça kabarmıştı.

Allah'ım inşallah tavuk dövüşünün ortasında kalmamışımdır çünkü daha ne kadar sakin kalabilirim hiç bilmiyorum. Çığlık atarak ağlamaya başlamama az kalmıştı.

''Gürel!''

''Seni bu kadar erken beklemiyordum Aktekin.''

''Beni bu kadar erken mi beklemiyordun?'' Diyerek cümlesine başlayan adam bir an için sessiz kalmış ve tekrar gözlerimin içine bakarak cümlesine devam etmişti. ''Yoksa küçük hanım gitmeden yetiştiğim için mi böyle diyorsun?'' Olayın tekrar bana döndüğünü fark edince kafamı yere eğdim ve içimden bildiğim tüm duaları okumaya başladım.

''Ayrıntılara bu kadar fazla takılmamalısın Aktekin.''

''Ayrıntıların hayat kurtardığını hala anlamadıysan gidip kendine deniz manzaralı bir mezar bakmaya başlamalısın Gürel!''

''Her neyse! Küçük hanım bir yanlış anlaşılma sonucu burada ve şimdi de gidiyor.''

''Saat geç oldu, madem küçük hanım gidiyor bize de gideceği yere kadar bırakmak düşer.'' Hala kapının önünde dikilerek konuşan adamın sözlerine karşılık hızla kafamı kaldırarak birbirlerine diklenen iki adama baktım.

Şu durumda iki ucu boklu değnek mi demeliydim?

''Şey... Aslında bir taksi çağırırsanız ben kendim de gidebilirim.'' Mırıldanır gibi çıkan sesime karşılık iki adamın da bakışları bana değince irkilmeden edemedim. Fakat ikisi de bunu takmamış ve aynı anda bakışlarını gerginlikten fark etmeden ayakkabı ucumu yere sürterek oynattığım bacaklarıma indirmişlerdi. Bunun üzerine bir kez daha duruşumu düzelterek boğazımı temizledim.

''Adın ne senin küçük?'' Gelen soruya karşılık beni buraya getiren adamın alayla ''hıh!'' diye bir ses çıkartması ile ona bakarak gülmemek için dudaklarıma birbirine bastırdım. Dakikalar önce ondan ismimi sakınmıştım ve büyük ihtimal karşımdaki adama da ona diklendiğim gibi dikleneceğimi düşünüyordu fakat bunu yapmadım. Çünkü o, beni burada bayıltarak getiren bir suçluydu. Ona diklenme gibi bir hakkım vardı fakat soy adının Aktekin olduğunu öğrendiğim adam bana düzgünce adımı sorarken onu terslersem başıma büyük bir bela almış olurdum.

''Adım Alçin, efendim.'' Kısık çıkan sesime rağmen dediklerimi duymuşlardı. Gürel bana bakarak alınmış bir ifadeyle yüzünü buruştururken Aktekin hafifçe tebessüm ederek geldiğinden beri dikildiği kapı önünden ayrılarak tam karşımda durmuş ve elini bana uzatmıştı. Tereddüt etsem de şu durumda yapacağım en salakça şeyin saygısızlık olacağını bildiğim için ben de elimi uzattım.

Minyon bir yapım olduğu için haliyle avucum da küçüktü fakat parmaklarım ince ve uzunlardı. Elimi onun büyük avucuna bıraktığımda kalın parmakları elimi sıkıca kavramıştı. Elimi tutan el ve gözlerimin içine bakan ela gözler resmen sahiplenme duygusunu iliklerime nakış nakış işlemişti. Bu adam benim sonum olabilirdi, bu adam her kadının mabedi olabilirdi.

''Tanıştığımıza memnun oldum Alçin, ben de Aktan Aktekin!''

Ellerim onun ellerinin arasında, gözlerim onun gözlerinde öylece dururken bir anda Aktan'ın kolunun yanında göz ucu ile dikkatimi çeken bir hareketlenme ile gözümü kapıya çevirdim. Açık kapının önünde bir adam elindeki silahı şuan önümde dikilerek bana bakan Aktan'ın sırtına doğrultuyordu.

O an korkunca çığlık atabilme gibi bir huyum olmasını o kadar çok istemiştim ki ama yoktu. Gözlerimi hala bana bakan Aktan'a diktim ve kendimi geri atarak boşta kalan elimle elimi tutan Aktan'ın kolunu tutarak kendimle birlikte onu da çektim.

Normalde asla benim çekmemle hareket etmeyecek kadar cüsseli olan bu adamın bir anlık afallamasına denk gelerek onu çekebilmiştim. Salonun zemini düz değildi, kapıya yaklaşınca birkaç basamak vardı ve ayağım boşluğa gelince o merdivenlere takıldığımı fark edebildim. Ben geriye doğru düşerken koluna yapıştığım Aktan'da benimle birlikte yere doğru uçuşa geçerken o an patlayan silah ile gözlerimi sıkıca yumarak sert zemine düşmeyi bekledim.

Umarım canımın yanacak olmasına değerdi ve yaralanan kimse olmazdı...

SALTANAT (+18)Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz