6- Masal

46.7K 2.4K 787
                                    


🔥🔥

Zorlukla yutkunarak kafamı usulca geri çektim ama gözlerimi  gözlerinden kaçırmadım. Ona bakmak, içim eziliyormuş gibi basık bir duygu hissetmeme neden olsada vereceğim cevaplara karşı oluşan mimiklerini izlemeli ve analiz etmeliydim. Ondan kurtuluşum olmadığı belliydi bu yüzden yapabileceğim en akıllı şeyi yaparak onun ne düşündüğünü anlamaya çalışmalıydım. İzlemeli ve öğrenmeliydim. Eğer içine çekildiğim bu oyunda ilk kaybedenlerden biri olmak istemiyorsam onu kitap gibi okuyarak noktasına kadar ezberlemeli, nerede ne tepki vereceğini önceden sezmeliydim.

''Beni bu ortamın ortasına fırlatan sensin.'' Kurduğum cümleye karşılık sanki alınmış gibi kınayan bir bakış atması üzerine kaşlarımı çatmadan edemedim.

''Fırlatmak? Bunun doğru bir tabir olduğunu düşünmüyorum, şirine. Aksine sen o sahneye kendi ayaklarınla yürüye yürüye çıktın. Hem de kendi ayaklarınla yürüyerek tam yanımda durdun. Omzun omzuma değdi, bana arkanı döndüğünde güneşin göz kırptığı saç tellerin tam sol tarafımda asılı kaldı. Gideceksin sandım ama gitmedin, tam arkama geçtin ve sırtını sırtıma dayayarak orayı kendine mesken belledin.''

Bu adam ölümdü, evet bu adam ölümün ta kendisiydi. Nasıl ki çoğu insan ölümü güzel, cezp edici ve tek çare olarak görüyordu ya, işte Aktan Aktekin'de bu şekilde ölümün ta kendisiydi.

Oysa sevdiğimiz biri ölürse onun üzüntüsünü her zaman hissederdik. Ölüm karşımızdakine uğrayınca kötü, bizim zihnimize düşünce güzeldi. Aktan Aktekin'de aslında böyle kötü ama zihne düşünce mutlulukla beklenilen biriydi. Karşısındaki insanla oynamayı da ona kendi istediği hisleri hissettirmeyi de çok iyi biliyordu.

''Evet belki o sahneye kendi ayaklarımla ben çıktım fakat senin yanına gelen ben değildim. Aksine olduğun yerden ayrılarak yanıma gelen sendin. Ben, senin kadar güçlü değilim gittiğim yeri benim yapayım ama sen güçlüsün. Senin olan yerden ayrılarak benim olan yere geldiğinde orayı da senin yaptın. İşte tam da bu yüzdendir yanına geldiğimi sanman.''

''Benim... Haklısın senin olduğun her yer benim fakat şunu unutma ki bu hayatta her şey karşılıklıdır. Nasıl ki senin olduğun her yer benimse benim olduğum her yer de senindir küçük şirine. O parmağındaki yüzüğü görüyor musun? İşte o yüzük sana bu hakkı sonuna kadar veriyor. O yüzük sana hükmetme hakkını veriyor.''

''Sana da mı?''

''Hım... Akıllı şirine.'' Başka bir şey söylemeden üzerime eğilerek arabanın kapısını açıp geriye yaslanmıştı. Anlamsız bakışlarımla anlamlı bakışları kesiştiğinde ise elinin tersi ile kapıyı göstererek ''git hadi.'' demişti.

Sorgulamadım ve hemen arabadan indim çünkü ne kadar bu yüzüğün bana hükmetme hakkı verdiğini belirtse de bunun kendisi için geçerli olup olmadığını belirtmemişti. İhtiyar bana bu yüzüğü vermişti çünkü güvenilir birine ihtiyacı vardı. O Aktan'ın bana karşı salak saçma şeyler hissettiğini öne sürse de bence tamamen yanılıyordu. Ve Aktan Aktekin az önce bunu kendi ağzıyla itiraf etmişti. Ne demişti?

Benim olduğum her yer de senindir.

Parmağındaki yüzük sana hükmetme hakkını veriyor.

Aktan güçlüydü, kudretli ve zengindi. Yürüyüşünde bile asalet vardı ve böyle bir adam hayatına kolay kolay kimseyi almazdı. Aktan Aktekin beni sınıyordu. Nasıl ki ihtiyar beni, güvenilir biri olduğumu düşündüğü için yanına almak istiyorsa Aktan da bu nedenden dolayı beni yanında istiyordu fakat o az eleyip sık dokuyordu. İhtiyar gibi direkt konuya girmemiş ve beni sınamayı seçmişti.

SALTANAT (+18)Where stories live. Discover now