2.8

200 24 91
                                    

Uğultular… Jeno’nun beynini işgal eden tek şey buydu. Beyni uğultular arasında güvertesi su alan bir gemi misali alabora oluyor ve suların arasında karman çorman bir hale geliyordu. Her yer çok gürültülüydü. Zihninden geçen bütün anılar ve sesler ise Jeno’nun çığlık atma seviyesinde canını acıtıyordu.

Jeno nerede olduğunu, şu an ne durumda olduğunu ya da en son ne olduğunu hatırlayamıyordu. Onun için uzun gibi gelen bir süre boyunca sadece seslere dayanmaya çalıştı. Sonrasında ise yavaş yavaş tek bir sesin diğer sesler arasından ayrışarak belirginleştiğini hissetti. Ritmik bir şekilde öten bir sesti. Sıradan, elbet herkesin bir sürü filmde ve dizide duymuş olduğu makine sesi, iğrenç bir şekilde baş ağrıtan kalp monitörü sesi Jeno’nun gözlerini açmak istemesine sebep oldu. Ancak ne kadar uğraşırsa uğraşsın gözlerini açamadı ve bir süre sonra ritmik monitör sesinin etkisi ile beraber yine algısını kaybetti ve zihninin eski anılarına yelken açmasına izin verdi.

~~~

Sert bir şekilde esen rüzgâr, büyük odadaki açık olan tek pencerenin perdesini hırsla sallandırırken iki küçük çocuk pencerenin karşısında oturmuş dışarıdaki yağmuru seyrediyorlardı. Aslında şu anda olmaları gereken yer odaları değildi ama yetimhane müdürünün umursamazlığı ve işine isteksizliği sayesinde odalarında aylaklık etmeleri yüzünden büyük bir ceza almayacaklarını biliyorlardı. Onlara verilebilecek en kötü ceza şu an için alt kattaki depoyu temizleriydi ki bu yetimhanede haftada en az bir kişi o ‘korkunç’ cezayı aldığı için depo hiçbir zaman kirli olmuyordu.

Diğerine göre biraz daha çelimsiz ve kısa boylu olan çocuk sessiz bir şekilde konuşmaya başladı. “Jeno-yah, sence ileride nasıl bir hayata sahip olacağız?” Jeno yanındaki çocuğa baktı. Genelde Jeno hariç başkasının yanında konuşmaktan çekinen uzun kirpikli çocuk nedense Jeno’nun yanında aklına gelen her şeyi konuşabilecek raddeye geliyordu. Nedenini bilmese de onun yanında olan ve onunla arkadaşlık etmek isteyen birine sahip olduğu için Jeno bu durumdan gayet de memnundu.

“Bu sorunun cevabını ben de çok merak ediyorum. Her ne kadar nasıl bir hayata sahip olacağımızı bilemesem de bir aileye sahip olmak isterdim.”

Karşısındaki çelimsiz çocuk burukça gülümsedi ve yağan yağmurdan gözlerini alarak bakışlarını yanındaki Jeno’ya çevirdi.

“Keşke…keşke aileme tekrar sahip olabilseydim.” Sol gözünden bir damla gözyaşı akınca Jeno endişe ve anlayışla karşısındaki çocuğun gözyaşını sildi. Kendisi ailesi hakkında bir hatıraya sahip olmadığı için bu konu karşısındaki kadar canını yakmıyordu. Gülümseyerek konuşmaya başladı.

“Eğer aileye sahip olamayacaksak biz de kendi ailemizi oluştururuz.”

Karşısındaki çocuk gözlerini kocaman açarak heyecanla “Nasıl yani? Nasıl oluşturacağız?” dedi.

Jeno tekrar gülümsedi ve “Birbirimizin ailesi olabiliriz. Öğretmenim, eskiden anlattığı Peter Pan adlı hikâyede çocukların hepsinin beraber mutlulukla ve aile gibi yaşadıklarından bahsetmişti. Biz de aynı o hikayedeki gibi aile gibi yaşayarak mutlu olabiliriz.”

Duydukları ile karşısındaki çocuk daha çok heyecanlanarak “Ge-gerçekten mutlu olabilir miyiz? Bir aile olabilir miyiz?”

Jeno gözleri kapanacak şekilde gülümseyip “Evet tabiki de olabiliriz. O kitaptaki çocuklar gibi kendimize ait bir neverland’e sahip olup orada ömür boyu mutlu olabilirz ayrıca orada buradaki bize kötü davranan büyükler de olmaz.”

Dostali jste se na konec publikovaných kapitol.

⏰ Poslední aktualizace: Feb 24, 2021 ⏰

Přidej si tento příběh do své knihovny, abys byl/a informován/a o nových kapitolách!

New Life Ticket ♤ nominKde žijí příběhy. Začni objevovat