1.1

345 39 16
                                    

İnsanlar, aslında hep yalnız değil midir? Sonuçta belli bir zaman dilimini insanlar ile iletişim içinde geçirdikten sonra ev denilen dört duvardan oluşan yere geri döndüğünde her insan aslında yalnızlığına geri dönmüş olur.

İnsanlar, bazı zamanlar bu dört duvarın arasında korunduğunu hisseder ve mutlu olurlar. Bazı zamanlar ise içlerindeki karamsarlıkla bu dört duvarı birer hücre duvarıymış gibi hissederler. İşte o zamanlar insanların en çok çıldırdıkları zamanlardır. Çünkü yalnızdırlar. Etraflarında hiçbir insanın olmaması onların içlerinin dışarı vurmasını sağlarken insanlar delirdiklerini bile düşünebilirler.

Böyle bir dünyada da delirmemek mümkün müdür ki? Çıkarcı düşüncenin kölesi olmuş olan insanlar birbirlerini ezmek için her yolu denerken, adalet denilen şey asıl anlamından uzaklaşırken, vahşi zihniyet kendini her yönden belli ederken; katliamlar, cinnetler, acılar ve kaçınılamayacak gerçekler ile başbaşa kalmış hangi varlık delirmezdi ki?

İnsanlar her halükârda deliriyordu. Delirince de insanlardan kaçmak istiyor ve kendi içine daha çok kapanıyordu. Yalnızlık onu ne kadar daraltsa da yalnızlığına çözüm bulamıyordu. Çünkü insanlar yalnız doğmuşlardı ve yalnız öleceklerdi.

En azından Jeno böyle olduğunu düşünüyordu. Ona göre dünya karamsarlık içinde yüzen bir çöp yığınıydı. Bu yüzden hep yalnız kalmayı kendine güzel bir şey olarak hissettirmek istemişti. Bu şekilde insanların sahtekarlıklarından kaçabilecekti.

Ama Jeno, Haechan'ı tanıyınca ilk defa yalnız olmak istememişti. Bu dünyanın içinde dolaşmaya başlayınca da ilk defa yalnız olmaktan kurtulmak istemişti.

Danışman adam onlara birkaç yardımı daha dokunduktan sonra Jeno'ya mutluluklar dilemişti ve Jeno'nun yeni yaşayacağı dünya ile tanışmasına izin vermişti. Haechan, Jeno'yu kaldığı yere götürürken ise Jeno geçtikleri yerleri aklına kazır gibi detaylıca incelemişti. Bu dünya cennet kelimesinin şekil bulmuş hali gibiydi.

Etrafta ki herbiri farklı renkte olan evler Jeno'nun gözlerinde rengarenk bir şölen yaşanmasını sağlıyordu. Farklı çeşit ağaçlar da görünümü destekliyordu. Etraftaki çiçekler, gökyüzünde uçan kuşlar, bisiklet süren insanlar ve oyunlar oynayan çocuklar bir bütün olmuşlardı. Buraya benzer yerler belki gerçek dünyada da vardı. Ama bu dünya gerçek dünyadan o kadar farklıydı ki kelimeler burayı iyi bir şekilde betimlemeye yetmezdi. Burası mükemmel denilen yerdi. Burası herkesin hayallerinde yer alan o yaşanılası yerdi.

Biraz zaman geçince sonunda Jeno'nun artık yaşayacağı yere yani Haechan'ın evine varmışlardı. Ev gökyüzü mavisine bulanmıştı ve büyüleyici bir albenisi vardı. İki katlı bir evdi. Bahçesinde ağaçlar ve çiçekler bulunuyordu. Büyük bir ağacın altında da bir masa ve birkaç sandalye vardı.

Evin kapısına ulaştıklarında Haechan anahtarıyla kapıyı açtı ve mutlu olduğunu belirten bir sesle "eve hoşgeldin." dedi. Jeno Haechan'a gülümsedi ve yavaşça içeri girdi. Evin girişi normal evlere benziyordu. Kapının arkasında bir ayakkabılık yer alıyordu ve önlerindeki  ayakkabılığın uzunluğu kadar olan kısım kapı girişi olarak duruyordu.

New Life Ticket ♤ nominOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz