on dört

9.8K 589 225
                                    

Ozan yüzünde hissettiği nefes ile gözlerini açtı. Gözlerini bir kaç kere kırpıp kendine gelmeye çalıştı. Karşında melek gibi uyuyan Arda'yı görünce hiç bir tepki vermeden yüzünü izlemeye başladı.
Dümdüz inen burnu, dolgun dudakları, sarı saçları mükemmel bir kombinasyondu.

Yüzüne doğru üfleyince Arda'nın anlına dökülen sarı saçları geriledi. Elini kaldırıp onun çenesindeki yara izine dokundu. Bu izi neden saklıyordu ki? Yüzündeki muhteşemliği kapatmıyordu.
Parmağını izin üstünde dolaştırdı. Sol çene kemiğinden başlayıp çenesinin ucuna kadar geliyordu. Parmağını yanağında daha sonra da burnunun ucuna sürttü. Daha sonrada sus çizgisinden dudaklarına. Kesinlikle Arda uyurken daha çekilir oluyordu.

Yüzüne bir sırıtma yerleşirken çadırdan çıktı. Hava yeni yeni aydınlanmaya başlıyordu. Sessizce arkadaşlarının yanına ilerleyip çadırlarını açtı. Birbirlerine sarılmış, huzurla uyuyordu. Bu görüntüye imrenmeden edemedi. Kendi çadırındaki canavara dokunmak bile tuhafına gidiyordu. Onun yüzüne dokunurken bile eli terleşmişti.

"Ozan?" Talat'ın uykulu gözlerle ona bakıp seslenmesi ile girdiği dünyadan çıktı.

"Uyandırdım mı?"

"Yok, okul alışkanlığı. Sen ne yapıyorsun? Erken değil mi?" diyerek Talat yattığı yerde dikleşti ve oturdu. Hakkı'nın eli hala üzerindeydi.

Ozan ağzını açacakken Hayri Hocanın sesini duydu. "Koğuş kalk!"

Sesi baya gür geliyordu. Ozan arkasını dönünce eline megafon sırayla çadırları gezen Hayri hocaya baktı.

Ozan ayağa kalkarken Talat da çadırdan çıktı. Ardından Hakkı da uykulu gözlerle dışarı çıktı.

Yattığı çadıra baktı Esmer oğlan. Arda çadırın ucundan kafasını uzatıp uykulu gözlerle etrafa bakıyordu. Ozan'la göz göze gelince göz devirip çadıra geri girdi. Sarışın oğlanın hareketine gülümsemişti Esmer olan.

"Kalkın hadi,hadi! Kampa gelenlerin öğlene kadar uyduğu nerede görülmüş?"
Hayri hoca üç arkadaşı yan yana görünce megafon'un sesini yükselttiği yetmiyormuş gibi bağırarak "TALAT SEN NEDEN ARDA'NIN YANINDA DEĞİLSİN? GİT ARDA'YI DA KALDIR." dedi.

"HEMEN HOCAM!" diyerek bağırdı, ona uydu Talat. Hızla arkadaşlarının yanından kalkıp kendi çadırına yöneldi. İçeri girdi ve iki saniye sonra Arda'nın acı çığlığı duyuldu. Sinirle dışarı çıkan Arda'nın gülerek peşinden çıktı Talat.

"Lan gavat önüne baksana. Bok çuvalı gibi attın kendini. Ezdin beni!" dedi sinirle. Eşofmanını düzeltip Hayri hocaya döndü.

"Herkes üzerini giysin. Ormanda bir gezi yapıp göle gireceğiz. Ona göre giyinin."

Talat hızla çadıra girdi. "İlk ben giyineceğim." diyip çadırı kapattı.

"Çabuk çıkmazsan girip bende soyunurum yanında." dedi Arda ellerini cebine sokarak.

Onun bu sözlerini duyan Hakkı sinirle bağırdı. "Şerefsiz! Aklından bile geçirme!" 

Arda ona sırıtıp bakarken yanındaki esmer oğlanın onu süzdüğünü görünce rahatsızca hareket etti ve gözlerini kaçırdı. Niye dikkatli bakıyordu? Bir şey mi yapmıştı?

Talat çadırdan çıkarken onu ittirip girdi çadıra. Eşofmanını çıkardı ve göle gidecekleri için şortunu, sıfır kollusunu giyip çıktı.

Herkes hazır bir şekilde Hayri hocanın etrafında halka oluşturdu. "Şimdi bir şeyler yiyelim. Poşetlerde herkes için sandviç, paket zeytin peynir ve süt var. Yiyip öyle gidelim. Yakup poşetlerin getir."

Ağır Mevzular 'Yarı texting' bxb Where stories live. Discover now