otuz üç

4.1K 245 107
                                    

Sonunda o gün gelmişti. Geleceklerini belirleyecek sınav bir saat sonra başlayacaktı. Bu sınav onların emellerini gerçekleştirmelerindeki en büyük engeldi. Bu engeli güzelce aşabilirlerse olmak istedikleri mesleklere, gitmek istedikleri okullara kavuşacakalardı.

Yakup, Enver, Ozan ve Arda bir kafede oturmuş saatin geçmesini bekliyordu. Enver ve Ozan'a aynı okul denk gelmiş, Arda ile Yakup'unda okulları bu civardaydı.

Hakkı'yı yakaladıkları günden sonra onu okulda hiç görmemişlerdi. Büyük ihtimalle sınava çalışacağım bahanesi ile gelmemişti. Talat desen hiç bir tepki vermiyordu. Ozan'ı çok korkutuyordu bu durum. Çünkü duygusal yapısı olan biriydi Talat.

Bu olay yüzünden çok bitap bir hale düşse Ozan hemen onun yanında olur, onu toparlardı. Ama bu halini ilk defa görüyordu. Arda'nın evinde o sessiz göz yaşları dışında hiç ağlamamıştı. Sınava yaklaşan haftasını iyi değerlendirmişti.

"Kalbim ağrıyor." dedi Enver kalbini tutarak.

"Kalp masajına ihtiyacın var mı?" dedi Enver ona bakarak.

"Kalp masajına değil ama şuradaki sarışın garson kızın bana suni teneffüs yapmasına ihtiyacım var."

Enver dediğine gülerken Yakup'un yüzünde mimik oynamamıştı. Arda ise ona yüzünü buruşturup onaylamaz bakışlar atıyordu. "Hayatını belirleyecek sınava az kalmış, hala ne peşindesin."

"Ozanla on dakika önce tuvalette de bu hayatınızı belirleyecek sınavı mı tartışıyordunuz?"

"Bizi mi dikizliyordun lan?" dedi Arda sinirle.

"Ne dikizleyeceğim olm? Pastadan dolayı üstüm çikolata olmuştu. Onu temizlemek için gitmiştim. Gitmez olaydım. Olm sınav var. Cenabet girmeyin, gidin bir yıkanın."

Arda onun söylediklerine göz devirip yanında sessizce düşünen sevgilisine baktı. Yakup ve Enver kendi aralarında bir sohbete dalmışken, yaklaşıp elini bacağına koydu.
"Hayırdır?"

Ozan temasla irkilirken bakışlarını Arda'ya çevirdi. "Ne hayırdır?"

"Ozan yeter artık. Takma bu kadar kafana. Talat'ta iyi. Sınav var. Ona odaklan biraz. Bak dikkatin dağılırsa zor kazanırsın hukuku."

"Haklısın." diyip Arda'yı kolları arasına aldı ve yanağına sulu bir öpücük kondurdu. Arda anında geri çekildi.

Kaşlarını çattı Ozan. "Gelsene yamacıma." dedi hafif kızgın sesiyle.

"Kafedeyiz?" Arda gözlerini belertti Ozan'a.

Ozan kollarını indirip ofladı. "Az önce de kafenin tuvaletindeydik. Dudaklarıma saldırırken bunu düşünmüyordun."

"Çok kişi var etrafta. Sınavdan sonra bize gideriz. İstediğin kadar sarılırsın."

Ozan'ın morali bozulurken kafasını olumlu anlamda sallayıp masadaki telefonunu açtı. Sınava yarım saat kalmıştı.

Kafenin kapısına baktığında gördüğü bedenler ile gülümsedi. Babaları ve Hasan Dede içeri giriyordu.

Samet, Mert'i ve Hasan Dede'yi arkasında bırakıp hızla çocukların masaya atladı. Elindeki bez poşeti açıp küçük saklama kaplarının masaya koydu.

Teker teker açmaya başladı saklama kaplarını. "Okunmuş pirinç... Okunmuş şeker... Okunmuş ekmek..."

Çantasından iki şişe su çıkarttı. "Bunlarda okunmuş sular. Hadi hepsinden alın. Sınavınız güzel geçsin."

"Baba bunlar ne Allah aşkına." dedi Ozan dehşet içinde masanın üzerindeki saklama kaplarına bakarak.

"Sınavınız için oğlum. Yardımı olsun diye."

Ağır Mevzular 'Yarı texting' bxb Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin