on sekiz

9.3K 557 129
                                    

Şarkıyla okursanız daha iyi olur  :))
***

Ozan gözlerini silip bacaklarını kendine çekti. Ne kadar silerse silsin duydukları yüzünden yenilerini ekleniyordu. Göz yaşları bir yana dursun kalbi de ağlıyordu.

Arda'nın anlattıklarından sonra eve gelesiye kadar içine atmış, ona destek olmaya çalışmıştı. Fakat şimdi kendini tutamıyor, haykırarak ağlıyordu. Babaları bu duruma endişelenip odaya girmeye çalışsalar da kapıyı kilitlemiş yanlız kalmak istediğini söylemişti.

Şimdi ise Arda'ya mesaj atıyordu. Ondan bir yanıt, geri dönüş bekliyordu. Ama beklediği o yanıt gelmiyordu.

2 saat öncesi

Arda son bir cesaret için birasından yudum aldı ve gözlerini denize çevirdi.
Bu anlattıkları onun hayatının yüküydü. Bu yükü o, Enver ve dedesi sırtlanırken yeni birine anlatmak belki ona iyi gelebilirdi.

"Hadi." Ozan'ın huysuz sesini duyunca yutkundu.

"Ben küçük bir köyde doğdum. Köyde ne market ne bir okul ne de sağlık ocağı hiç biri yokmuş. Yani dedem anlatır. Sağlık ocağına bile gitmek için koca bir dağ aşmak gerekiyormuş. Ben bir yaşındayken gelmişiz bu koca şehre. Annem ve babam birbirlerini çok severmiş. Annemin doğumu sıkıntılı geçmiş, beni doğururken köyün yetersizliğinden vefat etmiş. Hiç görmedim ama kulaklarımda hep bana seslenişi var annemin. 'Arda'm' diyor bana. Buğulu bir ses." dedi Arda ve derir nefes aldı. Daha yeni başlıyordu.
Ozan'ın ise şimdiden kalbi sıkışmıştı.

"Annemin ölümünden sonra da babam pek yaşamadı zaten. Birbirlerini çok severlermiş dedim ya öyle bir sevgi, öyle bir sevda ki adam 2 sene dayandı anca hasretine. Ben iki yaşındayken o da vefat etti. Bizim de dedemle serüvenimiz başladı. Allah onu başımdan eksik etmesin. O olmasaydı kim bilir şimdi hayatta olur muydum? Hiç bir akrabam sahip çıkmazken o sahip çıktı bana." dedi ve gülümsedi. Dedesi çok iyi bir insandı. Onun gönlünü hep hoş tutmaya çalışırdı.

Yalandan öksürdü. Hikayenin kötü kısmı başlıyordu. "Biz dedemle köyde ben 6 yaşına gelesiye kadar durduk. Köyde bir okul olmadığı için köyün çocuklarının zengin olanları kasabaya iner Fakir olanları ise okumaz, tarlada orada burada çalışırdı. Tabi dedem benim okuyup büyük adam olmamı istedi ve tarla ev traktör ne var ne yok hepsini sattı, beraber bu şehire geldik.

Ufak bir ev tuttuk kendimize. Dedem kendince işler yaparken bir yandan da beni okuttu. Tabi ben iki sene geç yazıldım. Yani sizden iki sene büyüğüm." diyip gözlerini yanındaki bedene çevirdi.

"20 yaşında mısın sen şimdi?" diye sordu Ozan.

Arda gülerek kafasını salladı. "21 abisi."

"Ne? İki sene geç yazılmışsın. Ayrıca sensin abisi." diyip dudak büzdü Ozan.

Arda onu kolunun altına çekip sırtını göğsüne yasladı. Üstü çıplak, saçları hala ıslaktı. Hasta olacak diye düşündü. "Anlatacağım bekle."

"Devam hadi." dedi sabırsızca Ozan. Bir yandan da kendini saran kolları sıkıca tuttu.

"İlkokul zamanı çok heyecanla, hevesle giderdim okula. Benim sosyalleşebileceğim tek yerdi. Ortaokula gelince tabi işler değişti. Şimdi ki gibi kimse sevmezdi beni okulda."

"Onu da nereden çı-"

Ozan'ın sözünü kesti Arda. "Hadi ama Ozan. Biliyorum herkesin benim hakkımda düşüncelerini. Okulda benden nefret etmeyen bir Enver var." dedi imalı gülüşle.

Ozan sessiz kaldı. Kesinlikle çok zekiydi sarışını.

"O zamanlar 6. Sınıfım, öğretmenim bana baya sinirlenmiş ama neden olduğunu hala hatırlamıyorum. Müdüre söylemiş. Müdür de tabi dedeme. Dedem de benim okumamı çok istiyor, dedim ya hani o yüzden her şeyi satıp şehre geldik. Benim biraz gözüm korksun, okumaktan vazgeçmeyeyim diye sanayi de şerefsiz bir piçe güvenip yanına hafta sonuna çırak olarak verdi." Arda'nın nefesleri sıklaşırken kaşları çatılmıştı. Ozan bir şeyler olduğunu anlayıp sakinleştirmek için kafasını geriye, onun omzuna yasladı ve boynuna ufak bir öpücük kondurdu.

Ağır Mevzular 'Yarı texting' bxb Where stories live. Discover now