yirmi üç

7K 367 109
                                    

Ozan homurdanıp karşısına telefonla konuşan Arda'ya sinirli bir şekilde bakmaya devam etti. Okul boyunca onunla ilgilenmediği yetmiyormuş gibi onun da ilgilenmesine izin vermeyip sürekli telefonla konuşuyor, işim var diyip gidiyordu yanından.

Bu durum iyice sinirini bozarken boş sınıfta önündeki sıraya tekme attı. Sesle birlikte Arda'nın gözleri onun sinirli yüzüne çıksa da tekrar kapının önündeki konuşmasına kaldığı yerden devam etti.

'kiminle konuşuyor?' diye sinirle söylendi Ozan. Ondan uzak kalmasını kim bu kadar engelliyor anlamıyordu. Ve o kişiye derinden bir öfke beslemeye başlamıştı.

İlişkileri şu kısacık zamanda başlasa da aslında büyük bir geçmişleri vardı. Selin sayesinde birbirlerini tanımışlar hatta bilmeden de vurulmuşlardı. Bunu ilk anlayan Ozan anladığı gibi itiraf etmişti. Çok ağlamıştı Arda için ama buna asla pişman değildi ve ona hoşlandığını itiraf etmesi için destekleyen arkadaşının anlına kocaman bir öpücük kondurmayı akıl etti.

Arda telefonu cebine atıp boş sınıfa girerken Ozan yaslandığı duvardan ayrılıp ellerini göğsünde birleştirdi. "Sınıfta bekle geliyorum dedin, iki saattir telefonda konuşuyorsun. Daha konuşacaksan eve gidiyorum ben!" dedi sert sesiyle.

Arda onu belinden tutup kendine çekti, yanağına büyük bir öpücük kondurdu. "Kızma hemen. Sinirlenince daha bir yakışıklı oluyorsun ama konumuz bu değil."

Ozan yumuşayacak gibi olsa da hemen ifadesini toparlayıp gözlerini başka yere çevirdi. "Konumuzun ne olduğunu söylemediğin için şu an boş sınıfta neden dikiliyoruz onu sorguluyorum."

Arda belinden ellerini çekip bir elini tuttu Ozan'ın. Önden ilerlemeye başlarken "Seni bizim eve götürüyorum." dedi.

"Hayırdır? Ne yapacağız sizde?" dedi Ozan okulun kapısından birlikte çıkarken.

"Ne yapmak istersin?" Arda yüzünü kısa bir anlık ona çevirdi. Alaylı sırıtışı ile tekrar gerisin geri önüne döndü ve Ozan'ın elini bırakmadan yürümeye devam etti.

Ozan ise ona cevap vermeyip sadece peşinden ilerledi. Sessiz geçen bir yürüyüşün ardından Ardagilin binası görüş acılarına girmişti.

Arda yerinde durunca Ozan da ona ayak uydurup durdu. "Niye durduk? Gitmiyor muyuz?"

"Bir dakika." diyip cebinden telefonunu çıkartınca Ozan'ın sinirden gözleri kararmıştı. Hızla Arda'nın elinden telefonu çekip çocuğun kolunu nazik olmayacak bir şekilde tutup kendine çekti. Kavga edecek gibi bir görüntü çıkıyordu dışarıya karşı.

"Beni bu kadar ihmal edecek ne var lan bu telefonda?" dedi, sesi sert ve öfkeliydi.

Arda başını çevirip binaya doğru baktı. Ona uyarak binaya baktı. Binanın kapısından Enver ve Yakup çıkınca Ozan'ın, Arda'nın kolundaki eli düşmüştü.

"Gel bak ne var sana göstereceğim." dedi Arda gülerek. Daha çok şefkatli bir gülüş vardı dudağında. Ozan'ın elinden telefonunu alıp arka cebine koydu.

Yakup ve Enver ikilisine kısa bir selam verip binaya girdiler. Asansörle kata çıkıp koridora girince Arda kapının önünde durup Ozan'a baktı.

"Ben gel diyince gel tamam mı?"

"Ne?" dedi Ozan. Sözlerini anlamdıramamıştı.

"Gel diyince gel." diyip hızla içeri girdi Arda. Ozan ise kapıda ondan komut bekliyordu. Tabi beklerken de ayakkabısını çıkarıp Arda'ya sövüyordu.
"Salak salak hareketler. Bu çocuk eskiden de böyleydi. Dedim şimdi birlikteyiz adam olmuştur yok hala aynı bok."

Ağır Mevzular 'Yarı texting' bxb Where stories live. Discover now