on altı

9.8K 689 163
                                    

Ozan elini yanağına dayayıp karşısındaki hocaya bakarak ofladı. Kamp zamanından sonra bir hafta geçmişti. Arda okula gelmemişti. Bu belli bir şeydi onca yaraya ve ağrıya ama bir hafta içinde Ozan ona yazmamış, o da Ozan'a yazmamıştı.

Eskiden birbirlerine sinir oldukları vakit yazarlar daha da sinir ederlerdi şimdi bunun için bile yazmaya çekiniyordu.

Niye çekiniyordu ki? Ozan bir şey dememiş zaten demesine kalmadan Arda kesin bir dille imkansız olduğunu dile getirmişti. Canı sıkılıyor, içi daralıyordu.

Ders zilinin çalması ile çantasını takıp sınıftan hızla çıktı. Allah'tan son dersti ve daha fazla okulda kafası ağrımıyordu. Hakkı ve Talat onun bu davranışlarına anlam veremiyordu. Kampın son günü bile onlarla takılmamış çadırda oturmuştu bütün gün. Şimdi de onları beklemeden hızla çıkıp gidiyordu.

Ozan hızla ilerleyip okuldan çıkarken duyduğu ses ile başını kaldırdı. "Selin nereye gidiyorsun? Hani benim bir şeyler içecektik?"

"Siz gidin. Ben Arda'nın yanına gideceğim." Arda'nın ismi geçmesi ile kalbi hızla çarpmaya başlarken kaşlarını çattı.

Arkadaşları farklı bir yöne giderken Ozan Selin'in peşine takıldı. Gayet neşeliydi bir şekilde telefonla konuşuyordu. "Tamam geliyorum Ardacım. Aynen yollarda oyalanmıyorum... Baya özledin beni herhalde? Bir haftadır yoksun okulda."

Ozan duyduğu cümleler ile sinirle nefes aldı. "Seni belediye özlesin. Arda'nın yaptığı da tam şerefsizlik ama." diyerek kendi kendine söylendi.

Arda'nın evinin olduğu binaya gelince Ozan binaya yakın bir ağacın arkasına saklandı. Selin binanın kapısını açıp içeri girince saklandığı yerden çıktı.

Hala sinirliydi ve morali bozuktu. "Ben seni deli gibi merak edeyim, meraktan öleyim sen yanına Selin'i çağır. Aynen. Gerçekten imkansız." diyip sinirle geldiği yolu geri dönüyordu. Aklına gelen kötü düşünceler başını döndürüyordu.

"Selin daha önce neden gelmedin? Bir haftada ne kadar özledim seni biliyor musun?" Selin gülümseyip Arda'nın kucağına oturdu.

"Artık hep seninleyim. Ozan'a ne olursa olsun."

"Ozan kim ya?"

"Boşver. Şimdi öp beni!"

Ozan gözlerini kocaman açarken hızla geri dönüp nefesi nefese binaya girdi. Asla ama asla o ikisini yanlız başına evde bırakamazdı.
Daha önce dayak yediklerinde geldiği için asansöre binip bildiği numarayı bastı.

Üçüncü kata gelince indi. Dairelerinin önüne gelip hızla zile bastı. Şuan ne şaçmalayacağını bilmiyordu ama ne olursa olsun Arda'ya karşı bir şeyler hissediyordu.

Selin kapıyı açıp karşısında Ozan'ı görünce yüzündeki gülüş soldu. Şaşırmıştı. "Hoşgeldin Ozan"

Ozan yüzünde mimik oynamazken ayakkabısını çıkartıp içeri girdi. "Hoşbulduk Arda nerede?"

Salondan gelen Arda'nın dedesiyle yüzüne bir gülümseme yerleştirip elimi öptü. "Hasan dedem."

"Hoşgeldin oğlum. Arda odasında. Geç gör hadi." Yaşlı adamın ellerini öpüp Arda'nın odasına girdi.

Arda telefondan kafasını kaldırıp karşısındaki bedene baktı. Kaşları çatıldı. "Niye geldin?" Sesi sinir doluydu. Çünkü bir haftadır Ozan'dan ziyaret, olmadı bir geçmiş olsun mesajı bekliyordu. Hele kamp alanında ona bu derece samimi davranıp bir hafta ona yazmaması saçmalıktı.

Ozan çantasını yere atıp yatağın kenarına oturdu ve Arda'nın vücudunda gezdirdi gözlerini. Açık yaralarına pansuman yapılmış, ayağı ise alçıdaydı.
"Geçmiş olsuna geldim. Beni gördüğüne sevin." dedi gülerek. Fakat kapıdan giren bedenle gülümsemesi soldu. Bir zamanlar hoşlandığını zannettiğini kıza şuan nasıl sinir oluyordu, anlayamıyordu.

Ağır Mevzular 'Yarı texting' bxb Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin