özel bölüm -1-

3.7K 215 119
                                    

Bu bölüm Talat içindir. 32. Bölüm devamıdır. Ufak bir göz atın 32. Bölüme.

***

Talat Ardagilden çıktıktan sonra kendini sahile attı. Kimsenin olmadığı sessizliğin hüküm sürdüğü kayalıklara ilerledi. Zaten saat epey geçti.

Denize baktı. Sakindi. Ay ışığı üzerine yansımış, hoş bir görüntü yaratmıştı. Burnunun direği sızlarken gözleri tekrar doldu.

Sol gözünden bir damla yaş düşerken boğazında yumru oluşmuştu.

Şüphelenmişti bazı şeylerden. Hakkı çok farklı davranıyordu. Eskisi gibi sarılmıyor, öpmüyor, Talat yaklaşmaya çalıştıkça onu itiyordu. Sürekli işim var diyip onu ekiyordu. Halbuki Talat'ın Hakkı'sı bu değildi. Ona sarılmadan duramazdı. Dudakları hep yüzünde, boynunda dolaşırdı. Gece gizlice kaçıp ona gelirdi.

Bu kadar çabuk değişmesini anlayamıyordu. En inanmak istememesi de onu aldatmasıydı. Belki ondan ayrılmasını anlayışla karşılardı ama enayi, saf yerine koyup böyle bir şey yaptığını anlamıyordu.

Ozan'a ve Arda'ya sadece bir fotoğrafı göstermişti. O da en masumuydu. Hakkı birden fazla uygunsuz fotoğraf atmış, iğrenç şeyler yazmıştı. Bilerek Talat'ın canını acıtmaya çalışıyordu. Yüzünde acı bir gülümseme olurken içinde biriken çığlıkları daha fazla tutamadı Talat. Hızla ayağa kalkıp gözlerini sildi ve ne kadar sustuğu varsa bağırdı. Bağırarak atmak istedi içindeki acıları, kandırılmışlığı, aldatılmışlığı.

"Hepinizin Allah belasını versin! Her göz yaşım için sizden hesap sorsun! Şerefsizler!"

Yutkunup gözlerini kapattı elleriyle "Hepinizden nefret ediyorum. Hak etmedim ben bunu." dedi. Çığlık atmaktan boğazı tahriş olduğu için sessizce söylemişti.

"Hello! I'm lost. There is no one here. Can you help?" *Merhaba. Ben kayboldum. Burada kimse yok. Yardım edebilir misiniz?*

Duyduğu ses ile ela gözlerini silip arkasına döndü. Uzun boylu, siyah saçlı bir çocuk elinde broşür ona bakıyordu.

"No. find someone else." *Hayır başka birini bul* Talat'ın en iyi dersi İngilizce olduğu için dil okuyordu. Ayrıca sadece İngilizce değil, İspanyolca, Fransızca gibi bazı dillerede yatkınlığı vardı. Yarı zamanlı İspanyolca kursuna bile gidiyordu.

"Please, I need a lot of help." *Lütfen, çok yardıma ihtiyacım var.* Çocuğun yanına gelmesiyle Talat sabır diliyor gibi kafasını yukarı kaldırdı.

"Akıllısı beni bulmaz, delisi peşimden ayrılmaz."

"What?" *Ne?*

"Nothing. where do you want to go?" *Hiçbir şey. Nereye gitmek istiyorsun?*

"---- Hotel"

"Okay. it's not far. I'll take you there." *çok uzak değil. Ben seni götürürüm*

"Really? you're very good. thank you." *Gerçekten mi? Çok iyisin. Teşekkürler.*

Talat çocuğun yanından geçip ilerlemeye başladı. Hemen yabancı çocuk ona yetişip elleri cebinde, ona bakıyordu.

"I forgot to mention my name. My name is Patrick." *Adımı söylemeyi unuttum. Benim adım Patrick." Talat kafasını çevirip yanındaki yakışıklı çocuğa bak. Siyah saçları rüzgar da dalgalanıyordu. Kendisinden baya bir uzundu. Bu yüzden kafasını kaldırıp bakması gerekiyordu.

Talat'tan ses gelmeyince tekrar konuştu Patrick. "What is your name?" *Adın ne?*

Talat önüne dönüp hızını biraz daha arttırıp kayadan atladı. Ardından Patrick de peşinden atladı. Şimdi sahil yoluna çıkmışlardı.

Ağır Mevzular 'Yarı texting' bxb Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin