46.Bölüm

795 99 21
                                    

Finale son 2

Jeongguk

Araba bilindik arazide durunca hızla kapıyı açtım ve Jungkook'un onu almasına müsaade etmeyerek savsak adımlarla önümüzdeki binaya doğru ilerlemeye başladım.

Jimin'in klinik olarak kullandığı bu binadan içerisinde bulunduğu araziye rağmen oldum olası hoşlanmazdım. Modern olarak adlandırdıkları bu yapı benim için boğucu beton kütlesinden fazlası değildi. İçerisi her zaman hastanelerde olduğu gibi ilaç kokardı ve buraya ne zaman gelse Hei hep hasta olurdu.

"Hyung!" diye bağırırken bu koca binada beni duymasını umuyordum. "Hyung!"

"Kimse yok mu?" Jungkook da bana eşlik ederek boş koridorlarda sesimizi duyurabilmek için bağırmaya başladığında bir anlık şaşkınlıkla tökezlemiş ancak koluma sarılan eli ile toparlamıştım.

"Dikkat et." Başımı hızla sallayıp önüme döndüm. "Hyung!" Boş koridorlarda birkaç dakika daha ilerledikten sonra yeni uyandığı her halinden belli olan Jimin dağınık ve hala bir gözü kapalı bir şekilde yanımıza geldi.

"Jeongguk, sorun ne?" bakışları kucağımdaki Hei'yi gözleri olabildiğince açılmış ve ona dokunabilmek adına öne doğru atılmıştı. "Ona ne..." derken bileğine sarılarak onu engelleyen el ile sözleri yarıda kesilmiş tanımadığı birisinin onu engelleyişi ile sinirle gözlerini yummuştu.

"Kimsin?" Jungkook çattığı kaşları ve soğuk ses tonu ile doğruca Jimin'e bakarken olaya müdahale etmek istiyordum ancak bunun için gücüm yoktu.

"Asıl sen kimsin?" ve Jimin'in bakışları yanımdaki bedeni buldu. Önce birkaç saniye sinirli olan ifadesi ile bekledi sonra yavaş yavaş gördüklerini idrak ederek dağılan ifadesi ile bir bana bir Jungkook'a baktı.

"Şaka mı bu?" o henüz olayları anlayamamışken Jungkook daha da sinirlenerek omzuna çarparak yanından geçti.

"Sana oyun gibi mi geliyor?" kelimeleri soru olmaktan çok uzak ve keskindi. "Bana bir oda ve kullanabileceğim malzemeler lazım." Birkaç odayı kontrol etmiş en sonunda aradığını bulmuş olmalı ki bana dönerek "Jeongguk, onu buraya getir." Diye mırıldanmıştı. Kalbimdeki endişeyi hissedebiliyor olmalı ki sesi az öncekinden çok daha yumuşaktı.

Sıradan hastane odalarından biraz daha farklı olan oda ilk başlarda burayı yabancılamama neden olsa da buna çok fazla takılmamaya çalışarak Hei'yi yatağa yatırdım ve hemen yanıbaşındaki tekli koltuğa yerleştim. Daha fazla ayakta kalacak gücüm yoktu.

"Gidip biraz dinlen." Nereden bulduğunu bilmediğim enjektör ile Hei'den kan alırken yüzüme dahi bakmadan konuşmuştu.

"Onun yanında olmak istiyorum." Jungkook elindeki üçüncü tüpü de doldurduğunda ne yaptığını sorma gereği bile görmedim. Sanki bir şekilde ne yapacağını biliyormuşum gibi ona karsı güven doluydum.

"Jungkook..." diye mırıldandım. Sesim zar zor çıkıyor, kalbim sanki patlayacakmış gibi şiddetle çarpıyordu.

"O iyi olacak değil mi?"

"İyi olması için çabalayacağım." Gülümsedim. Birbirimizden her ne kadar hoşlanmasak da Jungkook'un bu özelliğini seviyordum. Birisini mutlu edecek olsa da asla yalan söylemezdi. Bense ondan biraz daha farklı olarak karşımdakinin gülümsemesi için tatlı yalanlar söyler dururdum. Ben Jeon Jeongguk, Jeon Jungkook dan tamamen farklı bir karaktere sahip olan görsel ikizdim.

"Jungkook..." ismi dudaklarım arasından bir öncekinden daha farklı bir tonda çıkarken zihnimde dönüp duran düşünceleri sonlandırabilmek adına ve biraz da birkaç gün önceki konuşmamıza itafen "Gerçekten de ben olduğumu bilsen çabalamaz mıydın?" diye sordum. Nedense bir anda zihnime dolan kelimeleri kendimi kötü hissetmeme neden olmuştu.

Apotelesma メ Jeongguk  ✓Where stories live. Discover now