13.Bölüm

1.7K 190 32
                                    

|Cam Oda

Profesör Jeon

Parmaklarım arasında sıkıca kavradığım dosyanın gerçekliğine inanmakta zorluk çekerken Namjoon hyungun peşinden ilerlemeye devam ettim. Gitmeli ve onu kendi gözlerimle görmeliydim. Koridorun sağ tarafında bulunan kapılardan birinden geçerek cam kabinlerin bulunduğu özel odaların birine girdik.

Kollarım yavaş yavaş uyuşmaya başlarken gözlerimi sıkıca kapattım ve derin nefesler almaya çalıştım.
'Sakin ol...1...2...3' kendime defalarca sakin kalmam konusunda telkinlerde bulunmama rağmen nefesim daralıyor ve ben her an bayılacakmış gibi hissediyordum.

"Jeon!" Boş bakışlarım cam kabinin ardında bilinçsiz bir şekilde uzanan bedenden uzaklaşırken nefeslerim düzene girdi ve kalp ritmim eski haline kavuştu.

"Efendim?"

"Sorun ne? Bugün fazla tedirginsin." NamJoon hyungun endişeli gözleri bir an olsun üzerimden ayrılmazken yeniden uyuşmaya başlayan kolumu sıvazladım.

"Sadece panik bozukluk yaşıyorum." Kaşlarını çatmış söylediklerimin doğruluğunu tartarken olabileceklerden korkan sadece ben değildim.

"Krizlerin ne durumda?"
"Başlarda çok sık oluyordu ama Ji Eun gelene kadar azalmıştı."

"Peki, şimdikinin sadece panik bozukluk olduğuna emin misin?" Başımı usulca sallarken birkaç adım gerileyerek cam duvarın önünden çekildim.

"Sence... Ne zaman uyanır?"

"Bilmiyorum..." Benim gibi yorgunluktan çökmüş omuzlarıyla bedenini tamamen cama döndü.

"Bazen belki de uyanmasa daha iyi olur diyorum." Bakışları beni bulduğunda gözlerinde gördüğüm endişeyi iliklerime kadar hissederken bedenimin titreyişine engel olamıyorum. JiEun'un uyanması iki yıl önce olanların tekrar gün yüzüne çıkması demek ki. Derin bir nefes aldım ve Zihni'mi tüm bu olanlardan uzaklaştırmayı denedim.

Hei'nin gidişi benim için her şeyi çok daha kötü bir hale getirmişti ve ben tek neşe kaynağımı kaybetmiştim.

...

2 Yıl Önce
|JiEun'un Kayboluşu

Elindeki dosyaya son kez göz gezdirdikten sonra karşısındaki kıza bir kez daha baktı. Her şeyden habersiz öylece uzanıyordu. Genç adam derin bir nefes aldı ve sakinliğini koruyarak masanın üzerindeki enjektöre uzandı.

"Bunu yapmamız şart mı?" Ardından yükselen cılız ama tok ses tüm sakinliğini alıp götürürken bakışlarını bir an olsun yatakta yatan bedenden uzaklaştırmıyordu.

"Bunu konuşmuştuk."

"Ama..." Yapacakları şeyin bedelinin ağır olacağını ikisi de biliyordu ama büyük olanın bundan vazgeçme gibi bir düşüncesi asla olmamıştı.

"...Jeon zarar görebilir." Fısıltıdan farksız olan o ses tekrar yankılanırken büyük olan yutkundu ve arkasını döndü. Kararlı bakışları, karşısındaki bu güçsüz bedenle kırılırken yutkunmadan edemedi. Sırf kendi amaçları uğruna masum bir bedene zarar verecekti.

"Onu umursamayı bırak ve biraz kendini düşün." Elinde olmadan yüksek çıkan sesiyle irkilen genç birkaç adım geriledi ve korkuyla titremeye başlayan ellerini saklamaya çalıştı. Büyük olan yaptığı hatanın farkına varsa bile telafi etmek için uğraşmadı, bunun yerine arkasını dönüp tekrar JiEun'un hareketsiz yatan bedenine ilerledi.

"Burada yaşananlar burada kalacak." Sert sesi odada yankılanırken küçüğün vereceği cevaba aldırmadan şırıngadaki sıvıyı enjekte etti. Artık geri dönüşmez bir yola girmişlerdi ve pişman olmak sadece işleri daha da zorlaştırırdı.

...

Şimdiki Zaman
Jungkook

Görüntüler giderek daha soluk bir hal alırken nefes nefese uyandım ve olanları düşünmemeye çalıştım çünkü biliyordum ki düşünceler bir süre sonra tüm benliğimi ele geçirecekti.

Elim yine o krizlerden birinin öncesini yaşıyormuşum gibi titremeye başlarken zorlukla tuttuğum bardağı tezgâha bıraktım ve rahatlamak için derin nefesler soludum. Korkularım büyüdükçe krizlerim dayanılmaz bir hal alıyordu. Peki, ama beni bu kadar çıkmaza sürükleyen o korkularım neydi?
Bir keresinde bir adam demişti ki 'Korkularından kaçma onlarla yüzleş, kaçtıkça ne kadar büyüdüklerini göreceksin.' Ama daha neyden bu kadar korktuğumu bile bilmezken nasıl onunla savaşabilirdim ki...

Yatışmaya başlayan bedenim giderek daha da gevşerken tekrar bastıran uykuyla odama döndüm ancak korkumun peşimi bırakmaya niyeti yok gibiydi. Bakışlarım gördüğüm görüntülerin etkisiyle dağılan yatağıma kaydığında her şey bir bir zihnime dolmaya başlamıştı.

Kriz geçiren zayıf bedenim ve ellerimi sıkıca kavrayan o. Hüzünlü ve bir o kadar da tanıdık bakışları... Beyaz saçları onlar kadar beyaz teni ve birbirinden farklı renkteki gözleriyle o kız korkularımın tek kaynağıydı. Bana olan bakışları kalbime acı verirken nefesim giderek daha da kesiliyordu. O birbirinden farklı olan renkli gözleri bana küçük Hei'mi anımsatıyor ve bedenimi korkuyla titretiyordu.

Nefes alma ihtiyacı ile koşarak pencereyi açtım ve soğuk havanın tüm odaya yayılmasına izin verdim. 'Saçmalama Jeon... O sadece bir yabancı.' Kendime telkinlerde bulunsam bile korkularıma engel olmakta başarılı değildim.

"Hei..." Bakışlarım gidişinden beri dokunamadığım makineye kayarken kendi kendime mırıldanıyordum.

"Neredesin küçüğüm..."

...

Jeongguk

Aniden duran bedenle birlikte ben de duraksadım.

"İyi misin?"

"Sadece..." Eli bir süre kalbinin üzerinde oyalanırken ona bir şey olabilir düşüncesiyle titredim.

"Kalbim bir an çok acıdı."

Apotelesma メ Jeongguk  ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin