5.Bölüm

2.5K 286 79
                                    

|Senin Hei'n

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

|Senin Hei'n

Jeongguk

Odada yankılanan kahkahalarım Jin hyungun esneyişi ile yarıda kesilirken oturduğum yerden kalktım ve hemen yanımdaki uzaktan kumandayı alarak açık olan televizyonu kapattım. Her gece burada uyumayı alışkanlık haline getirmeye başlamıştı.

"Hyung hadi kalk ve yerine yat." Yerinden kalkmamakta ısrar ederken huysuz bir ifadeyle oturduğu koltuğa biraz daha yerleşerek uyuklamaya başladı. Sabah kalktığında kesinlikle beli ağrıyacaktı. Gülümsemem giderek tüm suratıma yayılırken daha rahat uyuyabilmesi için bedenini düzelttim ve artık hazırda bulundurduğum orta boylardaki bir pikeyle üzerini örtüp odama doğru ilerlemeye başladım. Umarım sabah olduğunda onu orada bıraktığım için azar işitmezdim.

Adımlarım odamın önünde son bulurken kapı kulpunu sıkıca kavradım. Elim hareketsiz bir şekilde duraksarken esneyişime bir türlü engel olamıyordum. Uyku tüm bedenimde dolaşıyor, sanki zihnimi ele geçirmek için zaman kolluyordu. Bir anda bastıran uykuyla gözlerim yavaş yavaş kapanırken boşta kalan elim zaten dağılmış olan saçlarıma gitti ve her zamanki gibi daha çok dağılmalarını sağladı.

Kapanan gözlerimi zoraki bir şekilde açık tutarak kapıdan içeriye girdim. Adımlarım istikrarlı bir şekilde odamın içerisinde ilerlerken gördüğüm görüntüyle birlikte durdum. Saatlerdir beklemesini söylediğim ve buna rağmen unuttuğum kız hala üzerinde benim olan kıyafetlerle yatağımda kıvrılmış masum yavru bir kedi gibi uyuyordu.

Adımlarım bu sefer istemsiz bir şekilde yatağımda uyuyan kıza doğru yaklaşırken kendime engel olamıyor, karşımda duran bu görüntüyle gülümsemeden edemiyordum. Lila rengindeki sweatshirtüm bedenine büyük gelmiş, neredeyse tamamen içerisinde kaybolmuştu. Uyanmasın diye sessizce yaklaştığım yataktaki küçük bedeninden arta kalan boşluğa oturdum. Dudakları hafif aralık ve biraz da öne doğru büzülmüş, uzun kirpikleri titreşiyordu. Kalbim karşımdaki bu yabancı yüzle daha önce bilmediğim garip bir hisse kapılırken ona karşı böyle olmam kendime kızmama neden oluyordu. Henüz gördüğüm bir kızdan etkileniyor olamazdım. Bu doğru değildi.

Sırtımı yatak başlığına yasladım ve yanı başımda, sanki dünyadaki en masum şey oymuş gibi uyuyan kızdan bir türlü ayrılmak istemeyen gözlerime inat kapanmaya yüz tutmuş göz kapaklarıma istediğini vermek amacıyla başımı geriye doğru yasladım. Aldığım derin nefesle birlikte burnuma dolan tatlı kokusu tüm uykumu kaçırmış bakışlarımı yeniden yanımdaki masum bedene çevirmeme neden olmuştu.

"Neden?" diye fısıldamadan edemedim. Bir yanım hala rahatsız olmaması için çabalamamı söylüyordu. "Neden böyle garip hissediyorum?"

Sıkıntıyla aldığım nefes belime dolanan kollarla boğazıma takılırken şaşkın bakışlarım huzurla uyumaya devam eden kıza kaydı. Kollarını belime sarmış başını da kucağıma yerleştirmiş uyumaya devam ediyordu. Bedenimi kaplayan tedirginlikle beraber nazik ama bir o kadar da hızlı bir şekilde belime sardığı kollarından kurtuldum. Üzerimdeki etkisinden kurtulabilmek için sırtımı ona dönmüş kapıdan sızan ışığı izlerken tereddüt doluydum. Bunlar yanlıştı. Hislerim hatta odamda, yatağımda hiç tanımadığım bir yabancının olması yanlıştı.

Dirseklerimi dizlerime yaslayarak öne doğru eğildiğimde düşünceler zihnimi işgal etmeye başlamıştı. Öylece durmuş boşluğu izlemeye devam ederken omzumdaki ağırlıkla birlikte başımı çevirdim. Bana bakan gülümseyen gözleri es geçerek bu kadar yakınımda olması ve birbirine değen burunlarımızla sanki ortada hiçbir sorun yokmuş gibi kalbim hızlanmaya başladı. Aniden oturduğum yerden kalkarken bir yandan da onun bu sakin tavrına karşılık benim hızla atan kalbimle sakinleşmeye çalışıyordum. Ani hareketimle birlikte sendeleyen bedeni kendini toparlamaya çalışırken ilk karşılaştığımız zaman olduğu gibi gülen gözleri soldu ve yerini bir insana ait olamayacak kadar güzel bakan buğulu bakışlar aldı.

"Profesör..." Dolgun pembe dudakları arasından yine aynı kelime dökülürken her ne kadar mümkün olmasa bile onu umursamamaya çalışıyordum. Hiç tanımadığım bir kız kalbimi böylesine hızla çarptırırken dudaklarından dökülen kelimenin bir başkası için sarf ediliyor olması gururumu incitiyordu.

"Ağlamayacaksın değil mi?" İstemsizce çatılan kaşlarım ve ona eşlik eden sert ses tonum dolu dolu olan gözlerini daha beter hale getirirken ne yapacağımı bilemez haldeydim. Dudakları yavaşça bükülüyor, ona eşlik eden titremelerle ağlamak üzere olduğunu haber veriyordu.

"Sakın..." Elim saçlarım arasına giderken umursamadan daha çok dağılmalarını sağladım ve işaret parmağımı ona doğru sallarken yarım kalan cümleme devam ettim. "Sakın ağlama." Cümlemi bitirmemle birlikte ince uzun parmaklarını işaret parmağıma doladı ve ıslanmaya yüz tutmuş gözlerle gülümsedi. Yaptığı hareketle birlikte elim öylece havada asılı kalırken bana bakan buğulu gözleri yutkunmama neden oldu. Şimdi fark ediyordum da gözleri... Gözleri birbirinden çok farklı ve onu olduğundan daha sevimli gösterecek bir şekilde yarım aya benziyordu.

"Ne yapıyorsun?" diye soludum. Sesim benden beklenilmeyecek kadar soluk ve sorgular bir ifadeyle çıkarken hızla elimi kendime doğru çektim ve aramızdaki teması kestim. Bakışlarımı ondan çekerek bir süre odada gezdirmeye başladım. Anlamsızca çarpan kalbimi o farkına varmadan susturmam gerekiyordu ve ben ilk defa yaşadığım bu olay karşısında istemsizce geriliyordum.

"Seni kızdırdım mı?" Masum sesi odanın sessizliğini delip geçerken bakışlarım tekrar onu buldu. Gözlerindeki ifade de en az sesi kadar masumdu ve ben kendimde ona kızacak gücü bulamıyordum.

"Kimsin?" Sorduğum soruyla beraber bakışlarını önünde birleştirdiği ellerine indirdi ve parmaklarıyla oynamaya başladı. Bu halleri gözümde küçük, utangaç bir kız çocuğunu çağrıştırsa da bu fikirden çabucak kurtulup konuya odaklanmaya çalıştım.

"Çok fazla değiştiğimi biliyorum ama ben hala aynı Hei'yim." Dudaklarından dökülen fısıltıyla beraber ciğerlerime derin bir nefes çekerek yatağın kenarına oturdum. "Senin Hei'n"  Anlaşılan bugün bana uyku yoktu.

"Bak söylediklerinden hiçbir şey anlamıyorum." Durup biraz soluklanmamın ardından kelimeleri nasıl toparlayabileceğimi düşündüm.

"Baştan başlayalım tamam mı?" Başıyla belli belirsiz bir şekilde beni onaylarken bu işin sandığımdan çok daha zor olacağını düşünmeden edemiyordum.

"Özür dilerim." Kaşlarım havalanmış ne demek istediğini anlamaya çalışırken devam etti.

"Sadece seni görmek istemiştim ve yanlışlıkla makineyi çalıştırdım." Bugün defalarca yaptığım gibi ellerimi saçlarıma daldırdım ve derince soludum.

"Adım Hei demiştin, değil mi?" Başıyla usulca beni onayladı ve devam etmek için dudaklarını araladı ancak ona fırsat vermeden elimle onu durdurdum.

"Sadece sorularıma cevap ver." Beni onaylamasının ardından bakışlarım odanın kapısına doğru kaydı ve ikinci kez düşünmeden hızla yerimden kalkıp çıkışa doğru ilerledim.

"Şimdi olası bir tehlikeye karşı kapıyı kilitleyeceğim ve sende bana bu konuda yardımcı olacaksın anlaştık mı?"

"Tamam." Kilidi çevirip tekrar eski yerime döndüm.

"Şimdi bana neden burada olduğunu baştan anlatır mısın?"

"Pr..." O kelime tekrar dudaklarından dökülmeden önce onu durdurdum.

"Profesör değil. Yabancı birisi olduğumu düşünerek anlat."

Apotelesma メ Jeongguk  ✓Where stories live. Discover now