2.Bölüm|Değişen Kader

5K 372 254
                                    

Hei

Apotelesma yıldızların insanların kaderi üzerindeki etkilerine verilen addır... Yıldızlar kaderimizi etkileyebilir mi? Peki ya kaderimiz en başından beri zaten belliyse... Yıldızlar o kaderi değiştirebilir mi?

Boş odada Profesör Jeon'un gelmesini beklerken önümdeki küçük topla oynuyordum. Duyduğum tanıdık adım sesleriyle heyecanıma engel olamazken, oturduğum yerden kalkarak biran önce ona doğru koşmak, sıcacık kolları arasında kaybolmak istiyordum.

Küçük bedenimi kolları arasına alıp başıma konduracağı ufak bir öpücük için heyecanla yerimden kalktım. Yaptığım bu ani hareketle birlikte bastığım top minik patilerimin altında yuvarlanarak hızla profesörün prototipine doğru giderken korkuyla onu durdurmak için peşinden koşmaya başladım.

Top prototipe çarparak dururken metalik bir ses odada yankılanmaya başladı. Yankılanan bu sesle birlikte birkaç adım geriledim ama yavaş yavaş odaya yayılan yıldız ışıklarıyla büyülenmiş gibi kalakaldım. Uçsuz bucaksız bir galaksi tüm odaya doluşmuş ve umutla parlıyordu. Işıklar giderek daha çok yayılırken yer değiştirmeye ve bununla birlikte hızlanmaya başladılar.

Hafif esen bir rüzgâr tüylerim arasında geçerken yavaşça şiddetlenmeye ve küçük bedenimi karşı konulması zor bir çekimle kendisine doğru çekmeye başladı. Yıllardır kullanmaya gerek duymadığım, güçsüz tırnaklarımı çıkarmış parkelerde yararsız çizgiler bırakırken odanın açılan kapısından onun endişeli ve korkmuş yüzünü gördüm.

"Hei!"

Bağrışı benim kadar korku doluydu. Güçsüz bir miyavlamayla ona doğru atılmaya çalışırken havalanan bedenimle sonsuzluğu andıran yıldız ışıklarının içine doğru çekilmeye başladım.

Küçük bedenim sonsuzluğun içerisinde doğru sürüklenirken korkuyla ne yapacağımı bilemiyordum. Bedenim etrafta savrulup yolunu bulmaya çalışıyordu, bense bu kayboluş içinde acıyı ve ona eşlik eden korkuyu hissediyordum.

Tüm bedenimi kaplayan o tarifi imkânsız acıyla sanki her bir kemiğim parçalara ayrılarak vücudumdan sökülüyor, sonrasındaysa özenle tekrar bir araya getiriliyordu. Acı dayanılmaz bir hal almaya başlarken küçük bedenim buna daha ne kadar dayanabilirdi bilmiyorum.

Nefes alışımla birlikte kalbime saplanan acı hareketlerimi giderek daha fazla kısıtlarken bir türlü düşmeyen gözyaşlarım akmak için yalvarıyordu. Sonunda tüm o acı bittiğinde bedenime çöken rahatlama ile birlikte gülümsedim.

Yıldız tozları beyaz tüylerime yapışmış adeta onları okşuyordu. Bedenime çöken bu ani rahatlamayla kapanmak için yer arayan yorgun göz kapaklarıma izin vermek istiyordum. Beni içine çektiği bu korkunç anlardan sonsuza dek kurtarması için izin vermek istiyordum.

Hafif esen rüzgâr bedenimdeki huzursuzluğu alıp götürmek ister gibi tenime değerken az öncekine oranla az ama bitkin düşmüş bedenim için fazla gelen acı ile ufak bir çığlık attım ve ne zaman kapadığımdan emin olmadığım gözlerimi açtım. Yaşadığım olayla henüz hiçbir şeyi kavrayamamış attığım çığlığın farkına bile varamadan ağlıyordum.

Düşmenin etkisiyle yere çarptığım dizlerim acıyla yanarken mırıldanarak akan gözyaşlarımı sildim. Tenime çarpan soğuk hava titrememe neden olurken bedenimdeki bu değişimi idrak edemiyordum. Daha birkaç saat öncesine kadar Profesör Jeon'un kolları arasında olan minik bedenim şimdi tanıyamayacağım kadar değişmiş, birçok yeni uzva sahip olmuştu. Gözyaşlarım yanaklarımdan süzülerek yere sabitlenmiş beyaz ince uzun parmaklar arasından koyu renk parkelere düşerken korkuyordum.

"Profesör Jeon..."

Sessiz ağlayışlarım arasından sadece onun adı dökülüyor, beni rahatlatan parmakların bir zamanlar parlak ve uzun olan o beyaz kürkümde gezinerek tüylerimi okşayışını anımsamaya çalışmaktan başka bir şey yapamıyordum.

Apotelesma メ Jeongguk  ✓Where stories live. Discover now