9.Bölüm

1.9K 221 29
                                    

|Kalp Atışları

Profesör Jeon

2 Yıl Önce...

Pencereden süzülerek odama vuran ay ışığıyla birlikte tüm gece başından kalkmadan incelediğim dosyaları kapattım ve oturduğum yerden doğrularak kasılmış bedenimi gevşetebilmek için gerindim. Çalan kapıyla birlikte kırışan önlüğümün yakalarını düzelttim ve eski yerime tekrar oturdum.

"Gel." NamJoon hyungun bedeni açılan kapının ardından yavaşça odama doğru süzülürken benimki gibi moraran gözaltları onun da uzun zamandır uykusuz olduğunun kanıtıydı.

Umutla "Gelişme var mı?" diye sorduğunda başımı olumsuz bir şekilde sallarken önümdeki açık dosyayı kapattım.

"Hyung... Başka şansımız yok."
"Biliyorum ama..."
"Hyung..."

"Jungkook bizim yaptığımız hatanın bedelini küçücük bir canlıya ödetemeyiz." Parmaklarım saçlarımı kavrarken onların dağılmasını sağladım.

"Haklısın ama..." Bakışlarımı NamJoon hyung'un gözlerine çıkartarak beni anlayacağını umduğum bir tonda konuşmaya başladım.

"Klonlama sırasında oluşan hatayı başka bir ırkın DNAsıyla onarmaya çalışmışlar ve şimdi olmasa bile bunun ileride onun için bir sorun olacağını sen de biliyorsun."

"Sadece inanmak istemiyorum. Belki de bir mucize olsun diye bekliyorum." Kaşlarım istemsizce çatılırken oturduğum yerden kalktım ve pencereye doğru ilerledim. Bakışlarım ayı bulurken seçtiğim kelimelere dikkat etmeye çalışarak konuştum. Eğer mucize diye bir şey olsaydı o denekler hasta doğmazlardı. Hatta bu ilaç bulmaya çalıştığımız hastalıklar bile var olmazdı.

"Unuttun mu? Biz mucizelere inanmayız hyung. Bizim için sadece istatistikler vardır ve bu durumda o kediyi uyutmak zorundayız." NamJoon hyung ağır hareketlerle oturduğu yerden kalkarken bakışlarım tekrar onun üzerinden gökyüzündeki parlayan aya dönmüştü. Duyduğum adım sesleri ve ardından gelen kapının açılıp kapanma sesi ile dik duruşum bozuldu ve ben üzerimdeki bu sorumluluğun ağırlığıyla omuzlarımı düşürdüm.

"Bunu yapmak zorundayım hyung." Fısıltım ay ışığının görkemi altında bir hiçe dönüşürken tekrar masamdaki belgelere doğru ilerledim ve kaldığım yerden çalışmalarıma devam ettim. Başıma saplanan şiddetli ağrı hiç durmadan tıklatılan kapımla birlikte giderek artarken inleyerek başımı yasladığım masadan doğruldum. İki büklüm olan sırtım ağrırken acıyla buruşan yüzüme aldırmadan boğuk çıkan sesimle kapıya hiç durmadan vuran kişiye gelmesi için kısa bir komut verdim. Günlerdir bu odada tıkılıp kalmama neden olan stajyerlerden birisi hızla içeriye girdi ve çatılı kaşlarımın onun korku dolu ifadesi ile buluşmasına neden oldu.

"Profesör..."

Nefes nefese oluşu konuşmasını zorlaştırırken oturduğum yerden kalkarak masanın etrafında dolaştım ve onun tam karşısına geçecek şekilde önümde bağladığım kollarımla birlikte kalçamı önünde durduğum masaya yaslayarak konuşmasını bekledim.

"P... Profesör Jeon..."

"Evet?" Giderek kızarmaya başlayan yüzüne kaşlarım çatılsa bile soğukkanlılığımı koruyarak beklemeye devam ettim.

"Denek 86..." Dudaklarım arasından firar eden bıkkın bir nefesle birlikte bakışlarım masamın üzerindeki takvime kaydı. Bugün denek 86'nın uyutulacağı gündü.

"Bildiğiniz gibi bugün uyutma işleminin yapılacağı gün ancak..." Kalçamdan aldığım ufak bir destekle beraber yaslandığım masadan ayrılırken karşımda titreyen stajyere doğru adım attım.

"Basit bir uyutma işlemini bile yapamadınız mı?" Dudaklarımdan dökülen duygusuz kelimeler karşımdaki çocuğun şok içinde bana bakmasına neden olurken neden bu kadar duygusuz olduğumu sorguladığına emindim. Ellerim basit bir hareketle dağınık saçlarımı düzeltirken askılıktaki önlüğümü alarak uyutma işleminin yapılacağı laboratuvara doğru ilerlemeye başladım.

"Profesör Kim de orada mı?"

"Evet... Sizi bizzat görmek isteyen oydu." Adımlarım bir an donup kalırken iyice çatılmış kaşlarımla ardımdaki stajyere bakmaya başladım.

"Uyutma işleminin başında Profesör Kim var ama size yine de beni çağırmanızı mı söyledi?" Karşımda sessiz kalmayı seçerken sadece belli belirsiz başını salladı.

"Bakalım neler dönüyor."

Adımlarım öncekilerden çok daha kararlı bir hal alırken çoktan büyük beyaz kapılara ulaşmıştım bile. Kapılar hızla iki yana açılırken odanın ortasında bekleyen NamJoon hyung hızla başını bize doğru çevirdi ve bir baş hareketi ile arkamdaki stajyeri yolladı. Artık kocaman alanda sadece biz kalmıştık.

"Hyung... Onun yaşamasını istediğini biliyorum ama bunu yapamayız."

"Jungkook..." Kısık çıkan sesi boş alanda yankılanırken endişeyle ona biraz daha yaklaştım.

"Sen iyi misin hyung?"

"Daha öncesinde aşılama işlemi uygulanmış ve başarılı olmuş. O hamileymiş..." Dudaklarımdan dökülen şaşkınlık nidasına engel olamazken bakışlarım onunkileri takip ederek makinalara bağlı cansız bedene döndü.

"Bu kabloları çıkartırsam o da ölecek." Bakışlarım hareketsiz bedeninin üzerindeki kablolarda gezindikten sonra yan taraftaki ultrason cihazına kaydı. Yüzüme yerleştirmeye çalıştığım tebessüm gördüğüm şekille donup kalırken düşünmeye çalışıyordum.

"Hyung... Buna izin veremeyiz." NamJoon hyung'un gözlerinden süzülen bir damla ile yutkunup başka bir yere bakmaya başlamıştım.

"Jungkook..."

"Git." Bakışları hızla beni bulurken yapacağım şeyin en doğrusu olacağını biliyordum.

"Sadece raporlarda bundan bahsetme işlerin daha fazla karışmasını istemiyorum." NamJoon hyung hızla çıkarken huzursuzca öten makine sesleri eşliğinde odada yalnız kalmıştım. Ellerim hızlı hareketlerle ölü bedenin üzerindeki kabloları sökerken sonuncusu üzerinde takılı kalmıştı.

"Neden tereddüt ediyorum ki..." Tereddüt etmemeliydim. Ben yapmazsam annesinin kanına karışan ilaç zaten onu öldürecekti. Hatta belki de çoktan öldürmüştü. Elim kabloya doğru giderken bir anlığına karnının üzerinde durdu ve ben gözlerim kocaman açılırken onun minik bedeninin hareketlerini avcumun içinde hissettim.

"Yaşamayı bu kadar çok mu istiyorsun?" Elimi çekeceğim sırada tekrar onu hissetmemle bakışlarım monitördeki saate kaydı. İlacın ona ulaşmasına az bir zaman vardı ya da etki etmeye başlamasına.

"Başıma bela almak istemiyorum." Aldığım derin nefesin ardından tereddüt etmeden son kabloyu da çekmiştim.

Apotelesma メ Jeongguk  ✓Where stories live. Discover now