18.Bölüm

1.6K 182 92
                                    

|Alışveriş

Jeongguk

Kollarım arasında hareketlenen bedenini biraz serbest bırakarak başını kaldırıp o parlak gözleriyle bakmasına izin verdim. "Seni öpmemi mi istiyorsun?" sorduğu soruyla birlikte şaşkınlıkla ona bakmaya başladım. Ben ona beni sev diyordum, o öpmekten bahsediyordu.

"Hei..." sesim de bakışlarım gibi şaşkınlık doluyken dudaklarını büzdü ve hala aynı yerinde dikilen çifti gösterdi. "Onlar gibi seni sevmemi istemiyor musun?" ellerimden birisini ileriyi işaret eden parmaklarına doladım ve kendime doğru çevirdim. "Hayır, benim tatlı kedim." Parmaklarım yumuşak teni üzerinde gezinirken gülümseyişim giderek daha fazla büyüyordu. O çok saf ve fazlasıyla masumdu. "Beni öyle bir sev ki tamamen seninle dolup taşayım istiyorum." Parmaklarım arasındaki bileğini dudaklarıma yaklaştırdım ve küçük bir öpücük kondurdum. "Ama onlar gibi değil. Kalbinle sev." Dudaklarım hala yumuşak teni üzerindeyken fısıldamıştım.

Dudaklarımın üzerinde hissettiğim kalp atışları ve bedeninden yayılan titrememe gülümsememi daha fazla genişletirken geri çekilip kızaran yanaklarını izledim bir süre. "Jeongguk..." titrek sesi kulaklarıma ulaşırken adımı böylesine güzel telaffuz edişi kime ait olduğunu bilmediğim o duyguları daha çok gün yüzüne çıkartıyordu.

"Kalbim... Kalbim neden bu kadar hızlı atıyor?" Hala dudaklarıma temas eden bileğini kendimden uzaklaştırarak bu sefer kavradığım parmakları kendi kalbimin üzerine yerleştirdim. "Peki, benimki neden bu kadar hızlı atıyor?" söylesene benim güzel kedim bu kalp atışları da mı ona ait?

Gözlerindeki parlak ışıklarla birlikte bana bakarken aynı şekilde karşılık verip yüzüne doğru eğildim ve bu sefer dudaklarımı alnına bastırdım. "Hadi gidip senin için biraz alışveriş yapalım." Başıyla beni onayladıktan sonra kollarını tekrar belime doladı ve biz tüm gün bu şekilde etrafta dolandık.

...

"Gguk çok güzel görünüyorum." Hayranlıkla aynadaki aksine bakarken ona biraz daha yaklaştım ve gözlerimizin buluşmasına neden oldum. "Sen hep güzeldin." Aynada kesişen gözlerimiz aynı mutlulukla parıldarken uzanıp yeni boyanmış saçlarına ufak bir öpücük kondurdum. "Ama baksana böyle daha çok sizden biri gibi görünüyorum." Bu sözlerine karşı kıkırdayışıma engel olamadım. "Bebeğim, sen zaten bizden birisin." Sözlerimin bitişiyle eş zamanlı olarak bana doğru döndü ve az öncekinden çok daha parlak gözlerle bakmaya başladı. "Gerçekten mi?" usulca başımı sallayarak onu onayladım ve tekrar bir öpücük kondurdum. "Gerçekten." Ve parmaklarını sıkıca kavrayarak bulunduğumuz yerden ayrılmamızı sağladım. "Şimdi de gidip gözlerinle ilgilenelim." Olduğu yerde biraz zıplayarak bana daha çok yaklaştı. "Gözlerim seninkilerle aynı renk olabilir mi?" başımla onu onaylayarak bedenlerimizi yönlendirmeye devam ettim.

"Gguk bundan istiyorum." Aldığımız lens kutularını elimdeki karton poşete yerleştirdikten sonra bakışlarım Hei'nin işaret ettiği, hemen karşı mağazanın vitrininde duran hoddieye kaydı. "Lütfen... Lütfen... Lütfeennn" adımlarımız yavaş olmaktan uzak hareketlerle ilerlemeye başladık.

"Hei..."

"Jeongguk! O ne?" elimdeki hoddieyi bırakarak merakla izlediği yere döndüm. "Neyi soruyorsun güzelim?" yavaşça kulağıma yaklaşarak fısıldadı. "Şu kızın giydiği şey." İşaret parmağı kızın açıktaki bacaklarına yönelince hızla ona engel oldum. "Hei insanları böyle işaret etmemelisin." Dudakları büzüldü. "Ben de ondan istiyorum." Bakışlarım tekrar kıza doğru kaydıktan bir süre sonra kaşlarımı çatarak yanımdaki bedene döndüm. "Etek mi istiyorsun?"

"Adı etek mi? Evet lütfen ondan da alalım." Ellerim saçlarıma giderken sıkıntıyla nefesimi verdim ve bu işten kurtuluşum olmayacağını bilerek usulca başımı salladım. "Alalım ama çok fazla değil tamam mı?" dudaklarına yayılmaya başlayan gülümsemesi son söylediklerimle beraber solarken o iki et parçasını yeniden büzdü. "Ama neden?"

"Çünkü..." uzanıp önümdeki hoddieyi aldıktan sonra etek ve şortların bulunduğu reyona doğru ilerledim. "Daha önce hiç böyle şeyler giymedin ve alışık değilsin." Bakışlarım Hei'nin bedenini mükemmel bir şekilde saklayan kendi kıyafetlerime kaydığında memnuniyetle gülümsedim. "Hem bunlar da gayet güzel, sana yakışmış." Kollarını önünde bağlayıp kızgın tutmaya çalıştığı ama farkında olmadan sevimli olan ifadesiyle bakarken kıkırdayıp burnunun ucundan öptüm. "Bakma bana öyle." İfadesi anında yumuşarken yine de kızgın görünmek için çabalıyordu. "Benden korktun değil mi?"

Askıdaki eteklerden en uygun boyda olduğunu düşündüğüm bir tanesine uzanıp tekrar kızgın kediciğime döndüm. "Çok korktum Hei..." elimdeki birkaç parça kıyafeti hızla kolları arasına bırakarak kabinlere doğru iteledim. "Hadi şimdi git ve bunları dene. Seni burada bekliyorum."

Ama büyük bir hata yapmıştım.

Kesinlikle hata yapmıştım ve bunu Hei'nin açıkta kalan bacaklarına bakarken daha iyi anlıyordum. "Çok güzel olmadı mı?" başımı hızla iki yana sallayıp küçük bedenini kabinlere doğru ittirmeye başladım. "Tamam, hadi şimdi başka bir şey giyin."

"Ama neden? Ben bunu sevdim."

"İyi işte evde giyersin." Ayağını sinirle yere çarparak ellerim arasından kurtuldu. "Ama... Ama..." dudaklarını büzmüş bir şeyler söylemeye çalışırken gözleri arkamda bir yere takıldı ve başıyla beni onayladı. "Tamam, ama onlardan da al." Arkamı dönüp gösterdiği şeylere bakarken yutkunmama engel olamadım. "Ne yani şimdi de çift kıyafeti mi istiyorsun?"

Kendime ait yeni öğrendiğim şeylerden birisi de kesinlikle ona karşı gelemiyor oluşumdu ve üzerimizdeki çift kıyafetleri de bunun en büyük göstergesiydi.

"Yardım edebilir miyim?" karşıma geçmiş ellerimdeki karton poşetleri işaret ederken yalandan bir ifadeyle ona bakmaya başladım. "Yoksa bana güçsüz mü demek istiyorsun?" ellerini öne doğru uzatıp sağa, sola sallarken bir yandan da kendisini anlatmaya çalışıyordu. "Hayır, Gguk öyle demek istemedim. Sen... Sen çok güçlüsün." Neşe dolu bir kahkahanın etrafımızda yankılanmasına izin verdikten sonra onunla birlikte ilerledim.

"Bunları taşıyabiliyorum ama kapıyı açmama yardım edersen çok iyi olur."

"Bana güvenebilirsin." Hızla öne doğru koşup ve biraz da zorlanarak kapıyı açmıştı. "Başardım." Kocaman bir gülümsemeyle açtığı kapının yanında beni beklemeye başladı. Yanından geçerken durdum ve uzanıp saçlarına öpücük kondurdum. "Evet, başardın." Kocaman gülüşünü armağan etmesinin ardından koşarak içeriye girdi. "Jinnie! Bak Gguk bana neler aldı."

"Jeongguk sana harika şeyler almış ufaklık." Tekrar yanıma koştururken ikimizde kocaman gülümsüyorduk ama benimki duyduğum o sesle birlikte son bulmuştu.

"Şuna bak çocuk gibi..."

Apotelesma メ Jeongguk  ✓Where stories live. Discover now