12.Bölüm

1.7K 203 62
                                    

|Karışan Hisler

Oops! Ang larawang ito ay hindi sumusunod sa aming mga alituntunin sa nilalaman. Upang magpatuloy sa pag-publish, subukan itong alisin o mag-upload ng bago.

|Karışan Hisler

Jeongguk

"Peki, şimdi ne olacak?" Jin hyungun dudakları arasından dökülen kelimeler bedenimdeki korkuyu tetiklerken, olduğum yerde titremeye başladım. Kulaklarım uğulduyor, konuşulanları algılamakta güçlük çekiyordum.
Bedenimin kontrolünü giderek kaybederken korkum daha fazla şiddetleniyordu. Kalbim sıkışmaya başlıyor, bense nefes alamadığımı hissediyordum.

Ellerim bu işkenceden kurtulabilmem için boğazıma gitmiş üzerimdeki tişörtün yakalarını çekiştirirken daha fazla dayanamadım ve olduğum yere çöktüm.

"Jeongguk!" SeokJin hyungun sesi kulaklarımdaki uğultu nedeniyle geri plana düşerken bana yardım etmesini umarak sıkıca bacağına tutundum.

"H...hyung..." Nefes alamıyordum ama yine de bedenimdeki tüm enerjiyle ondan yardım dileniyordum.

"Ne...fes... ala...mıyorum..."

"Sakin ol Jeon. Derin derin nefesler al." Sakinleşmem için özenle yumuşattığı sesiyle konuşuyor bir yandan da nasıl nefes almam gerektiğini uygulamalı olarak anlatıyordu.

Sesindeki bariz korkuyla "Sadece panik atak geçiriyorsun." dedi. "Sorun yok, birazdan geçecek." Ellerinden birisi omzumu sıkıca kavrarken diğerini almam gereken nefesi işaret etmek işin aşağı yukarı hareket ettiriyordu.

"İşte böyle." Acı giderek artarken bir süre sonra bedenimin güçsüz düşeceğini ve bilincimin kapanacağının farkında olarak gözlerimi sıkıca yumdum.
Nefes alamıyordum.

"Gguk?" Duyduğum ses zihnimde yankılanırken bir anda açtığım gözlerim Hei'nin ürkek bakışlarını buldu. Her an ağlamaya hazır bakan kızarmış, dolu gözleri bilincim kapanmadan önce gördüğüm son şeydi.

...

Ağrıyan bedenimi zar zor hareket ettirerek yatakta doğruldum ve daha rahat edebileceğim bir pozisyona geldim. Ciğerlerim oksijenle dolarken daha derin nefesler almaya başladım. Neredeyse ölüyordum.

Aniden açılan kapıyla birlikte yerimde sıçradım ve istemsizce birkaç adım geriledim. Ne zaman ayağa kalkmıştım?

Bakışlarım sarsak adımlarla odada ilerleyen bedene takılırken bu sefer gerilememin nedeni karşımdaki kendi aksimdi. Elleri boğazını kavrarken dizleri üzerine düşmüş zorlukla bilincini açık tutmaya çalışıyordu.

"Sadece kâbus..." Fısıldamamla birlikte yerdeki bakışları bir anlığına beni bulurken arkamdan gelen tıkırtıyla gülümsemişti. Dudakları zar zor aralanırken konuşmaya çalıştı. İlk denemeleri başarısızlıkla sonuçlansa bile vazgeçmedi ve zorla da olsa konuştu.

"Sorun yok küçüğüm." Arkamı dönüp bakmak isterken kararan odayla birlikte kulaklarımda başka, endişeli bir ses yankılandı.

"Lütfen... Lütfen uyan." Parmaklarımı okşayan minik temaslar yavaşça beni kendime getirirken zorlanarak göz kapaklarımı araladım ve güçsüz bir nefes aldım.

"H... Hei..." Araladığım gözlerimin ardından karşılaştığım kızarmış, iri gözlerle neler olduğunu anımsamaya çalışıyordum.

"Uyandın... Ben... Ben öyle korktum ki."

"Ne oldu bana?" Hei olanları tekrar yaşarmış gibi kızaran gözleri tekrar yaşarmaya başlarken uzanıp avucumu yanağına yerleştirdim ve usulca bulunduğu yeri okşamaya başladım.

"Sorun yok."
'Sorun yok küçüğüm.'

Zihnimde yankılanan kelimelerle birlikte inleyerek gözlerimi kapattım. Görüntüler tekrar zihnimi işgal ederken birer kâbustan çok yaşanmış eski anılardan ibaret gibiydiler. Sanki başkasının anılarını yaşıyor, onun acısını çekiyordum.

"Uyandın demek." SeokJin hyungun yorgun sesiyle bakışlarım onu bulurken derin bir nefes çektim.

"Hyung... Bana ne oldu?"

"Bilmiyoruz..." Parmakları dağınık saçları arasına karışırken bakışlarım tekrar yanı başımdaki kızarmış gözleri buldu.

"Sorun yok Hei. Artık iyiyim." Başını hızla iki yana sallarken yaşlar birer birer akmaya başlamıştı.

"Korktum." Elim birer inci tanesini andıran yaşları silerken yorgun bir gülümseme sundum.

"Doktor panik atak geçirdiğini söyledi."

"Ama..." SeokJin hyungun da kafasının karışık olduğu belliydi. Sadece sakin kalmaya ve hala mantıkla hareket etmeye çalışıyordu.

"Biliyorum Jeongguk... Daha önce hiç olmamıştı ama bir şey tetiklemiş olmalı."
"Hyung ben anlamıyorum."

"Gguk..." Hei'nin fısıltısı duyulamayacak kadar azken, ifadesi giderek daha karmaşık bir hal alıyordu.

"Hei, sorun ne güzelim?" Gözlerime bakmaktan olabildiğince kaçınırken fısıldamaya devam etti.

"Profesör..."

Varlığına dair bir şeyler duymak ya da beni onun yerine koyması her ne kadar huzursuzlanmama neden olsa da "Ne olmuş ona?" diye sordum. Bakışları bu sefer anımsadığı bir şeyle gözlerimi bulurken biraz daha yüksek bir sesle konuştu.

"Onda panik atak var." Hei'nin söyledikleri anlamsız gelirken dikkatim odanın bir köşesinde söylenenleri düşünmekle meşgul olan hyunga kaydı.

"Sorun ne hyung?"
"Hiç... Hiçbir şey." Dedi ve panikle odayı terk etti. Bana söylemediği ama aklına yakılan bir şeyler olduğu belliydi.

Peşinden ayaklanmış ve birkaç dakikanın ardından odasına girmiştim. "Hyung neyin var böyle? Hastaneden döndüğümüzden beri çok dalgınsın." Oturduğu yerden doğrularak yüzünü daha iyi görebileceğim bir pozisyon aldı ve kararsız bakışlarıyla bir süre sessiz kalmaya devam etti ancak dayanamamış olmalı ki içini kemiren bu düşünceleri sesli bir şekilde dile getirdi.

"Şu profesör..." dedi ancak devamını getirmeden sustu. Açıkça devam etmesini bekleyerek "Hei'nin bahsettiği mi?" Diye sordum. Başıyla beni onaylarken dirseklerini dizine yaslayarak bedenini biraz daha öne doğru eğdi.

"Bilmiyorum sanki bir şeyler varmış gibi."

"Anlamıyorum hyung." Sinirle saçlarını karıştırdı ve ayağa kalkarak tereddüt dolu bakışları kapıdayken bana doğru adımladı.

"Tuhaf şeyler oluyor."
"Hyung gerçekten anlayamıyorum biraz daha açık olur musun?"

"Jeongguk Hei'ye karşı özel bir tutumun var ki bunu yeni tanıdığın kimseye yapmazsın ama o kızın tek bir kelimesiyle dünyaları önüne serebilecek gibi duruyorsun." Duyduklarım karşısında tek kelime dahi edemiyordum. Zaten Hei'ye karşı olan anlamsız çekimim ortadayken ne diyebilirdim ki? "Ve şimdi de kriz geçirmen. Jeongguk..." Sesi giderek kısılırken sessizliğimi koruyordum.

"Ben... Ben kardeşimi kaybetmek istemiyorum." Yerimde doğruldum ve olanlardan dolayı güçsüzleşen kollarımı karşımdaki geniş omuzlara doladım.

"Ben iyiyim hyung bir şey olacağı yok." İçimi kaplayan korku ve tereddüdü ona yansıtmamaya çalışarak sıkıca geniş omuzlarına sarılmaya devam ettim.

"Hem bana benziyor oluşu bir şeyleri değiştirebilir mi?" Tüm tedirginliğime rağmen aklımdaki o soruyu sanki önemsiz bir şeymiş gibi dile getirmiştim.

Ama asıl sorun bana benziyor oluşu değildi, onun farklı bir boyuttaki ben oluşuydu.

Apotelesma メ Jeongguk  ✓Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon