Ve bir mavi kelebek,
Son kez çırpacak kanatlarını papatyasıyla vedalaşmak için.
Son kez öpecek onu ve diyecek ki fısıltıyla;
Kime açarsan aç,
Kimde solarsan sol,
Kim sularsa sulasın seni,
Bizi güzel hatırla.
...
Kitap düzenlenmeye alındı!
Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
Merhaba. Ben Miray. Miray Aydın. 23 Ocak Çarşamba akşamı, dünyanın en güzel olayını yaşadım. Asla unutmamam gereken ve hep hatırlamam gereken olayı yaşadım.
23 Ocak Çarşamba akşamı, Meriç, beni öptü.İlk öpücüğüm de böylece... Meriç'in oldu. Tıpkı her şeyimin o olduğu gibi. Onu o kadar çok seviyorum ki... Bundan 23 gün sonra hiç doğmamış olmayı dileyecek kadar çok seviyorum onu.Belki bu çılgınca bir şey, delice yada akıl işi değil. Ama onu her şeyden çok seviyorum ve benim gibi hastalıklı birinin onun hayatını mahvetmesini hiç istemiyorum. Bencil diyebilirsin. Öyleyim. Hasta diyebilirsin. Ta kendisiyim. Ruhu yaralı mavi kelebeğim.
Neden bilmem kendimi huzurlu hissediyorum. Onun yanında, onun varlığı ile huzur doluyorum. Mutlu muyum..? Orası biraz karışık. Mutlu olmak sanki bana yakışmıyor gibi. Bir gülüp bin ağlıyorum. Meriç'se benim tam tersim. O bu zamana kadar gördüğüm en güzel adam. Ona mutlu olmak çok yakışıyor. En güzel aksesuarı ise yüzündeki o muhteşem gülümsemesi.
Aşk denen şey buysa eğer... Aşk Meriç demekse eğer... Ben varım. Aşka varım. Ben aşkı Meriç'te öğrendim, ve yine Meriç'te unutabilirim.
Şimdi bir şarkı dinliyorum. Hep yaptığım gibi... Şöyle diyor;
"Büyüklüğünün altında ezildim Kalbin benim bahçemdi Ellerimde o gizli anılar İçim saftı, gerçekti"
Sonra... Sonra devam ediyor.
"Affetme, beni hiç affetme Gözünden düşür, eskiyi düşünme Bilirim zor, acıdır bazı şeyler Günü geldiğinde dokun kalbime"
Gözünden düşür... Eskiyi düşünme. Ben senin yerine de düşünüyor olacağım.
Elimdeki kalemi masanın üzerine koydum ve defterin kapağını kapatıp burnumdan derin bir nefes aldım. Etrafıma kısa bir bakış attım. Bir kaç kişi dışında kantinde kimse yoktu. Okula geleli çok olmamıştı. Erken gelmiştim ve böylece günlükleri yazmaya fırsat bulabilmiştim. Dün yine Meriç'te kalmıştım. Bunu sorun etmiyordu. O sorun etmediği için bende sorun etmiyordum. Sabahta erkenden çıkıp okula gelmiştim. Ve evet... Onu şimdiden özledim.
Kulağımdaki kulaklığın birinin çıkartıldığını hissettiğimde bakışlarımı sol tarafımdaki kişiye doğru çevirdim. Rüzgar elindeki kahvelerden birini önüme doğru ittirdi ve masanın karşısına geçti. Sandalyenin birini çekip tam karşıma oturdu. Kulaklığın diğer ucunu çıkartıp meraklı gözlerle ona baktım. Rüzgarı ilk defa bu kadar 'iyi' görüyordum.
Gözleri önündeki kahvede olan Rüzgar ellerini saçlarına götürüp dağıttıktan sonra bana döndü.
"Ben dün için özür dilerim Miray." dedi. Elleri hiç sabit durmuyordu. Şimdi de kahve bardağının kenarıyla oynuyordu.