Çü𝓃𝓀ü 𝑔𝑒𝓁

5.2K 439 49
                                    

Sabah düne nazaran bedeni açıdan daha iyi uyandığımda 2 gündür kesilmeden duyduğum Kuyaş' ın çığlıkları sabah ezanına yakın terk etmişti kulaklarımı.

Gece beni uyutmasalar da en azından sesini duydum gerekçesi ile sevinirken yavaşça doğruldum yattığım yerden .

2 gündür bu çiftin evinde kalıyordum , acı ama gerçek olan ise Kuyaş'ın yanındakinden daha güvendeydim burada .

Tatlı çift beni olayları anlatmam için hiç sıkıştırmamış , düşünmeme fırsat vermişlerdi .

Uzun ve yapılı olanın adı Azure iken ona nazaran daha naif olanın adı Samira'ydı . İkisi de birbirine saygı duyduğu belli iken odadan gelen sesler ile oraya adımladım .

Çoğunlukla perdeleri kapalıydı , ne olur ne olmaz diyorlardı , bunun için gece gündüz şömine ve mum ışıkları süslüyordu küçük evi.

Beni gören çift hemen birbirlerinden ayrılırken yüzlerinde utangaç bir ifade vardı . Bu sahneyi Kuyaş yanımda iken görsem yerlere yatarak gülerdim ama onun hakkında kafam çok karışıktı. Bunu birilerine anlatmalı , benden daha yaşanmışı olan bu insanlardan akıl almalıydım .

" Gel bakalım Yula ."

Aralarına açtıkları boşluğa hemen yerleşirken ellerimi şömineye doğru uzatmıştım .

" Size anlatabilir miyim ? Yani içimdekileri , endişelerimi , onu . Bana akıl verirsiniz değil mi ?"

" O ne demek Yula , zaten biz de çatlamıştık meraktan ."

" Ben bir erkekle sevgiliyim , saraydan."

" Zaten seni muhafızların yaka paça atmalarından belliydi , saraydan hangi erkekle yakalandın , yoksa kralın kahyası ile mi ? "

" Yok, hâşâ, ben kralın oğlu ile yakalandım ."

İkisi de ağızlarına götürdükleri bitki çaylarını yere doğru püstürtürken başımı olumsuzca sedirin arkasına yasladım .

"  Prensin doğum günü gecesi çalışmaya başladım sarayda. Bizim gönül ilişkimiz var , birbirimizi çok seviyoruz ve bilirsiniz ki prens nişanlı. Prenses de aramızdaki bu münasebeti anlayınca krala anlatmış ki bir güzel dayak yiyip meydana atıldım ."

" Şimdi sen prens ile sevgilisin."

Yavaşça başımı sallarken ortamı sessizlik almıştı.

Ben ölümü göze alacak kadar çok seviyorum onu ama o beni krallığı bırakacak kadar çok seviyor mu tereddütlerim var . Mesela o gün neredeydi de gelmedi , hem 2 gündür nerede ?"

" Kral bunu öğrenmiş ki seni atmış Yula ... Prens senin için o zenginlikten vazgeçer mi bilemem ama hemen kaşlarını çatma , gözlerini karartma ...
Eminim ki kral onun sana gelmemesi için tedbir almıştır . Hem seni aramayacak olsa kral beyan ile seni yok saydırır mı ? Ne hali varsa görsün der . Zaman tanı ona eminim ki gelecek."

" Ya beni bulamazsa?"

" O zaman biz onu buluruz ."

Yaşlarım gözlerimden akarken ikili ile sıkıca sarılmıştım . Onu çok özlemiştim, canı için büyük endişe duyarken artık ne yapmam gerektiğini bilmiyordum .

Benim öyle malım mülküm , herhangi bir özelliğim yoktu , vazgeçilemeyecek kadar güzel değildim , uzun , alımlı , hoş sohbetle değildim . Benimle olursa ona sunabileceğim tek şey çalkantılı bir ilişki olacaktı , bunu ister miydi bilmiyorum bile ...

Sonra durmadan koştum, kaçtım ...

Havada asılı kalmış yapış yapış mutsuzluğun tenime tekrar yapmasından ve bu havada boğulmaktan kaçtım...

Uzun seralar boyu koştum , geniş otlakmarı yardım , boyum kadar kamışlarla savaştım...

Ne zaman koşmaktan parçalanan ayaklarım iflas etti , o zaman çöktüm dizlerimin üstüne .

Sanki gittikçe birikiyordu içimdekiler , aslında ben biriktirmeyi severdim ...

Hadi devam edeyim şimdi , kuru yaprakları ..
Deniz taşlarını...
Göz yaşlarını ...
Sorulamamış soruları ...
Senden kalan sesleri ...
Yaşanamamış paylaşılmışlıkları...
Birlikte harcamak üzere kalbinde biriktirilmiş zamanlar ve hüznü...
Ve özlemi biriktirmeye ...

Sıcaktan ve uzun süre koşmamdan boş çayırda sanrılar görmeye başladım sanırım .

Önümde , derenin hemen üstünde kocaman bir ayna var , öyle bir ayna ki bedenimi baştan aşağı gösteriyor . Hemen aynanın yanında da hiç tanımadığım bir beden .

Ellerini bana doğru uzatıp oraya odaklanmamamı sağlıyor , ardından ellerini aynaya doğru tutuyor. Yansıyan benim Kuyaş , ağzımdan kelimeler istemsizce dökülüyor ;

Aynaya bak, ellerine ne olmuş öyle ? Haline bak ! Sevmek bu kadar zarar vermemeli insana. Yapma artık , bu sevgi canını yakıyor. Haline bak ! Korkuyorum !

Ellerini camlara vurmayı kesiyor ağlayarak sıraladığım cümlelerden sonra .

Hiç bir şey altın bir tepside sunulmamıştı bana ama yolumdan dönmemi gerektirecek ölümcül mecburiyetler de olmadı hiç hayatımda . Peki bu mecburiyet miydi ? Sevdiğim adamın böylesine parçalanmasını görmek ...

Van Gogh kendini bir tarlada vurdu, kollarında karıncalar yürürken . Bir tarladayım şu an, karıncalar kollarımdan ağır ağır tırmanmaktayken . Peki neyle vuracağım kendimi , kimseye kabul ettiremediğim sevgimle mi, elimde bile tutamayacağım , burada olmayan silahla mı ?

Yavaş yavaş ayna ve gördüğüm diğer şeyler kaybolurken yere attım kendimi .

Yaşlı gözlerim kollarımdaki sıralı ilerleyen karıncaları izlerken onlara döktüm hikayemi ...

Yeniden tanıştım onunla masallarımda , yeniden öptük birbirimizi .

Ne zamana kadar orada tek başıma öldüm , ağladım bilmiyorum. Gördüğüm tek şey bana doğru koşan Azure ve " çabuk eve gel , saraydan biri olduğunu söyleyen birisi geldi , seni soruyor ."

Demesiydi. Yorulduğum unutmuş gibi onun düşü ile koşarken saatlerce koştuğumu düşündüğüm eve çabucak varmıştım .

Açık kapıyı kırarcasına girmişken üstündeki pelerini ağızına kadar örtmüş adamı incelemeye başladım.

Ben onu göremezken o beni iyice incelemiş , açtığı kapşonu ile hızla ona sarılmama için vermişti...

" Efendim, beni nasıl buldunuz , hem siz ?"

" Her şeyi biliyorum Yula , önce şunu bil ki Kuyaş gönderdi beni , seni bulmamı istedi ."

" N-ne yapacağım , iyi mi o?"

" İyi , iyi o merak etme . Şimdi sen iyice dinlenecek ve hazırlanacaksın , sonra ben seni yarın buradan alıp saraya sokacağım , Kuyaş'ın odasına tamam mı ? Gerisini o anlatır sana ."

" Ama çok tehlikeli , kral görse kesin ...."

," Merak etme , her şey kontrolümüz altında olacak, sen bana inan , şimdi gitmem gerek , tamam mı ? Yokluğum anlaşılmasın ."

Elime tutuşturduğu notla hızla evden çıkarken dizlerimin üzerine çökmüştüm , deli gibi ölmekten korkuyorum , ama son kez bile kokusunu çekmeye değerdi .

Elimdeki nota daha da sıkı sarılırken nota hitaben cevap verdim , o duyardı beni;

Can içim ;

Çünkü gel ,
Çünkü gelmen gerek .
Çünkü gelmezsen gidecek her şey ...



ᴘʀᴇɴꜱᴇꜱᴇ ʙxʙWhere stories live. Discover now