0.1

1.4K 57 8
                                    

Nefretin Çığlığı: Sürüklenme

Her tarafı beyaz rengin göz yorucu eşyalarıyla döşenmiş küçük bir evin, içinde yaşayan kişileri sonu gelmeyen döngüler içerisine sokan tekdüzeliği arasında baştan aşağı siyahlara bürünmüş bir kadın oturuyordu. Elinde, dalgınca sallayıp hareketlerini dikkatle seyrettiği anahtarlığı tutuyor, birbirlerine çarptıkça kulağına dolan demirin tok fakat kısık seslerini dinliyordu. Çatık kaşlarının altında birer kıvılcımı andıran gözleri, küçük kardeşinin akıbeti hakkında girdiği düşüncelerle yuvalarında dört dönüyordu. Onu almadan evvel kilitlediği pencerelerin, balkon ve garaj kapılarının, son olarak da girer girmez arkasından kapadığı dış kapının gürültüsü kulağına doldukça dişlerini sıkıyor, kız kardeşinin bu aptal uğraşının sonlanmasını bekliyordu. Evin içinde bilmem kaçıncı turunu atıp tekrar oturduğu odaya geldiğinde, çıplak bacaklarını olabildiği kadar açarak ablasının ardındaki pencereye adımladı Leyla. Elleriyle pencereyi yumrukladı, kendisine tutup olanca kuvvetiyle çekmeye çabaladı. Sinirden köpürmüş yüzüyle dış kapıya adımlayıp enerjisinin son kırıntılarını hıncına yoğurarak tekmelemeye başladı bu defa; nefes nefese kalmış halde olduğu yerde iki büklüm dururken ablasının kıpırtısız bedeninden yayılan usanmış havayı ciğerlerine çekti. Onun bu denli umursamaz kalışı tükenmiş öfkesini tekrar harladı Leyla'nın, hemen yanındaki masada duran ağır vazoyu aldığı gibi kapıya fırlattı. Kendisine sıçramasından korktuğu için bir adım gerileyerek gözlerini kapadı; göğsü her nefes alışında öyle şişiyordu ki kafası iyiden iyiye küçülüyordu ve verdiği soluğu içine çektiğinde derin bir çukur gibi çöküyordu.  Yüzünü ablasına döndü Leyla. Sinirden kuduruyordu; kendi kararlarına yapılmış bu bilgiç ifadeden, kendisine yok sayan bu büyük saygısızlıktan dolayı neredeyse ablasına saldıracaktı fakat onun geriye yaslanıp derin bir nefes alarak tavana diktiği gözleri, çocukluğundan itibaren duvar gibi gördüğü büyüğüne karşı hiçbir şeyin işlemeyeceğini anlatıyordu. 

Çaresizlik içinde, hiçbir suç işlemediği halde hapse tıkılan bir mahkum gibi ellerini saçlarına daldırdı genç kız. Gözlerini sıkı sıkı yumup birkaç dakika sakinleşmeyi bekledi. Burun deliklerini hiç olmadığı denli açarak kaçıp kaçıp yuvasına dönen bir köpeğin birikmişliğine benzer gurur zedelenmesiyle önündeki kemiklere baktı. Gördüğü sadece vazonun parçalanmış bedeniydi fakat Leyla kendisini köpek gibi görmeye öyle meyilliydi ki içinde olduğu ev, basit bir barakaya, ayaklarının altındaki zemin kirli bir toprağa, parçalarsa iğrenç kemik parçalarına benziyordu gözünde. Saçlarından ellerini çekip dağılmış görüntüsünü umursamadan gözlerini araladı, tüm bedeni zangır zangır titriyordu. Neredeyse uyuklayacak kadar rahat olan ablası ise onu görmüyor gibi hareket ediyordu. Sonunda dayanamadı Leyla, adımları işi uzlaşmaya vardırmak için uysalca ablasının yanındaki tekli koltuğa yöneldi. Bedenini oraya et yığını gibi bırakıp gözlerini ablasının adem elmasına dikti:

"Anahtarları ver lütfen." dedi Leyla. Bir elini öne doğru uzatıp ablasının onu fark etmesini sağlamaya çalıştı fakat ablasının kapanan gözlerinden başka bir şey değişmedi hareketlerinde. Öyle ki Leyla uyuyakalmasını bekleyip anahtarları çalmayı bile düşündü bir an; hareketlerinin tümü bir sinir dalgasının, dizginlenemez hırçınlığın öyle bir etkisi altındaydı ki en ufak bir mantık emaresi sergileyemiyordu. Markette istediği şeker alınmamış bir çocuk gibi çığlıklar atarak ağlayabilecek, kendisini sakinleştiren elleri ısırabilecek gibi hissediyordu şu anda. Sadece çıkıp gitmek istiyordu. Geldiğinde kendisini dinleyebilecek ve düşüncesine hak vermese de bir daha peşine düşmeyecek denli bir saygıyı sunacak olan abla hayaliyle bu işi noktalayabileceğini umuyordu, gel gör ki karşısında duran, yorgun, bir duvar kadar katı fakat bir camın arka yüzü kadar şeffaf ve paslı bir bedenden başka bir şey değildi. Geriye attığı boynu, kapalı gözlerine rağmen uyumadığını belli ederek kırpışan kirpikleri, hatlarının keskinliği ve elmacık kemiklerinin çıkıklığı ile sert duran yüzü, uzun bedeni, kısa saçlarının kulaklarından yumuşak bir yorgan gibi kayıp gittiği görüntüsü Leyla'ya ona asla ulaşamayacağını söylüyordu. 

FAHİŞE'NİN AŞKI (Tamamlandı)Where stories live. Discover now