1.7

561 52 9
                                    

Anlamsızlık: Konuşmak

Aracın içinde kof bir koku dolaşmaktaydı, alkolün insanın üzerine sinen mayahoş keskinliği burnun ucunu şişirecek denli ağır ağır yayılmaktaydı. Şoför koltuğunu edebileceği en rahat pozisyonda geriye yatırarak belini dinlendiren Kavin'in gözlerinde, uyuşuk fakat düşünceli olduğunu her halinden belli eden, anlamsız bir noktaya dalan uzun bakışlarında siren sesini andıran soluksuz bir tını dolaşıyordu. Dudaklarının arasında bekleyen sigarasının külü pantalonuna düşerken belirsiz simasında derin bir suskunluk vardı. Yanında oturan Fahişe ise, bu suskunluğun bitmesini bekleyen bir edim arayışında Kavin'i inceliyordu. Kafasında bunun sadece sarhoşluktan ibaret olup olmadığını yokluyordu. Fakat kesin bir sonuca varamıyordu, rahatsızca oturuyordu. Hiç yoktan bir uykuyla kesilsin istiyordu şu meçhul karanlık. Gel gör ki geceleri uyanık kalmaya alışık olan benliğinde gram uyku gezinmiyordu. Sıkıntıyla, havanın iyice soğumasından dolayı girdikleri arabanın dışarıdaki gürültüyü önleyen boğuk sesini dinliyor, Kavin'in sakin solumalarına çocukça bir istekle ayak uyduruyor ve onunla aynı anda nefes alıp vermeyi coşkunlukla sürdürüyor, bu esnada da pencereden dışarıyı izliyordu. Neden sonra, hiç farkında olmaksızın, üzerinde uzun uzadıya düşünmediği, belki düşünse o kadar da sorulmaya değer bulmayacağı bir soru geldi aklına. Başını Kavin'e çevirdi. Dudakları aralanırken oturmaktan dolayı kaskatı kesilmiş bedeninin duruşunu düzelterek sordu:

"Leyla ile aranızı düzelttiniz mi?"

Kavin, gözlerini odaklandığı noktadan hiç çekmeden başını yana yatırdı. Karşısında birisi olsaydı bu baş hareketiyle küçümsendiğini hissedebilirdi fakat Fahişe, bunu kafasının taşıyamayacak kadar ağır oluşuna bağladı.  Bu haliyle gözleri bir mercimek tanesi kadar küçülmüş, bedeni biçimsiz bir çuval gibi yığılı kalmış duruyordu. Saçları, boynunun boşluğuna kirli bir saçak gibi doluşmuşken Sitare, düşündüklerine içten bir onay verdi. Kafası uçmuş olmalıydı:

"Düzelecek bir "araya" hiçbir zaman sahip olmadık." 

Bu cevapla kaşlarını çattı Fahişe. Bir insanın kardeşiyle nasıl arasının olamayacağını besbelli anlamsız buluyordu. Zira, bu bok çukurunda bile sahip olabildiği için minnettar kaldığı küçük kardeşine handiyse tapıyordu. Onu değil kaybetmek, bir an olsun gözden çıkarmak söz konusu olamazdı. Yine de kardeşiyle kendini bu vaziyette düşününce onu yanına almak için her şeye katlanacağını, Kavin'in dediği gibi bir araya muhakkak sahip olacaklarını düşünüyordu. Bu nedenle dikkatle konuştu:

"Ama o, senin kardeşin."

"Sizin  aksinize..." diyerek gözlerini nihayet odaklandığı noktadan çevirdi Kavin. Dudaklarının arasında konuştukça sallanan sigaranın dumanı gözüne girmişti. Parmaklarıyla gözünü ovalayıp sigarayı eline aldı. Gözleri Fahişenin gözleriyle buluşurken çok yoğun bir suskunluğun ve uzaklığın kol gezdiği kararlı bakışlara rastladı. "...bizim Leyla ile abla-kardeş ilişkimiz yok. Sadece aynı soy ağacını paylaşıyoruz."

"Anlamıyorum..." diyerek birkaç kez gözlerini kırpıştırdı Fahişe. Anlamadığını daha net ifade etmek için isabetli birkaç söz arayışına girdi. Fakat Kavin'in kıpırdanıp saçlarını kulaklarının arkasına sıkıştırdığını görünce dikkati dağıldı. Bu tek kelimelik cevabın da yeterince kafa karışıklığı barındırdığına kanaat getirerek genç kadının cevabını bekledi:

"İlişkiler kendi içinde ayrılıyor. Bu haliyle de Leyla ile aramızda bir ilişki var. Ama bu ilişkinin abla-kardeş ilişkisi olarak etiketleneceği etkenlere sahip değiliz. " 

Fahişe bu basit açıklamayı kafasında tarttı. Kavin'in yapısını çözdüğü kadarıyla Leyla ile olan ilişkilerini düşündü. Kendini bir aralık Leyla'nın yerine koydu, Kavin gibi bir ablaya sahip olsa nasıl olacağını hesapladı. Fakat duyguları öyle yoğun bastı ki Kavin'in karakterine olan derin hayranlığı onu bu ilişkinin iyi olacağı sonucuna çıkardı. Fakat anlaşılan o ki bilmediği çok şey vardı. Bunları anlatması için derin bir istek duydu:

FAHİŞE'NİN AŞKI (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin