2.7

506 48 19
                                    

1

Ayrılma

Gün, ilk defa Güneş'in doğmasıyla beraber başlamaktaydı. Şüphesiz, gündüz ve gece kavramının bilincinde olan kimseler için bu oldukça önemsiz ve alışılagelmiş bir mevzuuydu fakat hayatı gece olanlar için Güneş'i batarken değil, doğarken görmek kayda değer nitelikteydi. Kuşların cıvıltısı, sessizliğin üzerine sinmiş bahar kokusu, ağaçların ufak salınımlarının pencerenin ardından görünen uzantısı Sitare için, çıkıp kırlara doğru yeni yeni tadına varılmaya başlanan bir aşkı yaşatmak amacıyla koşmak arzusu yaratıyordu. Elbette bu hayalde, ellerini tuttuğu Kavin vardı. Öyle ki Kavin'in yüzü bu hayalde, uyuduğu gibi tasasız, huzurluydu.

Derin bir soluk aldı Sitare. İçine çeşit çeşit baharlar doldu. Yumuşak ve sıcak bir tenin girdabından başını kaldırıp Kavin'e baktı. Bu anın fotoğrafını çekmek arzusuyla yanıp tutuşuyordu genç kadın. Sözgelimi, beline yerleşmiş uzun parmaklı zarif elin, Sitare'ye alan açmak için kanepenin sırtı haline gelmiş bacakların, üstlerine örttüğü battaniyenin altından görülen, şüphesiz birkaç gündür doğru dürüst bir öğün yemediği için beliren köprücük kemiğinin, kemikli yüzünün keskin çene hattının, kapanmış göz kapaklarının ucundan yanağına bir yorgan misali serilmiş sık kirpiklerin, rengini yitirmiş dudakların, uykudan dolayı şişmiş dolgunluğun, siyah saçların her yana ip gibi tel tel dökümünün, Kavin'e bakan iki aşık gözün. Tüm bu parçaları tek tek çekip bir bütün haline getirecek gibi saklamak istiyordu Sitare.

Huzurlu bir gülümseme ile kanepeden usulca kalktı. Tuvalete Kavin'den önce girip mutfak niyetine kullandığı bir ayağı eksik masada ne var diye şöyle bir bakındı. Hiçbir şey. Hiçbir hiçlik, bu denli canını sıkamazdı Sitare'nin. Gidip bir şeyler bulmalıydı. Önceden bu işi düzenli gelen müşterileri yapardı. Ya da merkezdeki bir müşterisi varsa onun yanından dönüşte hallederdi fahişe. Tam takır kuru bakırdı ortalık. Kahvaltı niyetine kemirecek ekmek dahi yoktu. Bu lağım çukurunda fare, ondan zengindi. Derken arkasından gelen sesle dikkat kesildi Sitare. Kavin uyanmış olmalıydı. Mutfaktan çıkarak içeriye adımladı. Tahmin ettiği gibi, Kavin uyanmış tuvalete girmişti. En az yarım saat biçti Sitare. Bu esnada günün ilk sigarasını arıyordu. Neyse ki bu evde sigaradan bol bir şey yoktu.

Dışarı çıkıp sigarasını yaktı fahişe. Esas niyeti Kavin gelmeden Şuh Dişi'nin ortalarda olup olmadığını kontrol etmekti. Belini bir baston gibi eğip bükerek kenar köşeleri kontrol etti. Son bir köşeye bakacaktı ki Kavin'in sesini duydu:

"Günaydın."

"Aman!" diyerek bir feryat verdi Sitare. Kavin'in sesi sabahları, son lokmasını yutmaya çalışan idam mahkumu gibi çıkıyordu. Korkuyla sıçrayıp elini kalbine götürdü. Kavin'in ona olan bakışlarını görünce sırıtıp ellerini beline yerleştirdi. Kavin, onun böyle iki büklüm ne yaptığını sorguluyordu.

"Sabah sporu... Ya... Çok faydalı. Hop sağ, hop sol..." diyerek hareketlerine devam etti Sitare. Aptal gibi görünüyordu. Aptal gibi... Tanrım, o zaten aptaldı!

Kavin'in yeni yıkanmış yüzünde örtü izi vardı, gözleri cam gibi parlıyordu. Saçlarını su ile hafifçe geriye taramıştı, birkaç tutam yüzüne düşüyordu. Parmakları arasına ne zaman aldığını görmediği sigarayı yakarken Sitare'nin düşündüğü tek şey, bu kadının gerçekten çok iyi göründüğüydü. Oysa herhangi bir numarası da yoktu. Keskin hatlar, kuvvetli bir karakter, korkutucu bir güç, demir gibi dövünen hareketler... Herkeste olan alalede şeyler. Tabii canım! Herkest.. Ah! Saçmalıyordu!

"Bugün gideyim, diyorum." sözü döküldü Kavin'in dudaklarından. Bu cümleleri söylerken rahatsız ve tuhaf hissettiği aşikârdı. İlk defa birine, bir şeyi yapmadan evvel söylüyordu. Sözler dudaklarının arasından kusar gibi ekşiyerek dökülüyordu. Sigarasından bir nefes çekerek bu garipliği değiştirmeye çalıştı. Zaten sabah sabah ilk işi sigara olduğu için tadı tuzu kalmamıştı.

FAHİŞE'NİN AŞKI (Tamamlandı)Where stories live. Discover now