2.1

559 45 20
                                    


İki Gece Bir Gündüz

Beyaz uzun duvarlar, beyaz kirli kanepeler, sigara izmaritleriyle taşmış küllük, yerde uzanan içi boş şişeler, dudaklarının arasından üzerine dökülen kül, lambası kapalı odaya sinen mayhoş kusmuk kokan şu tiksindirici evin içinde kayıtsız sandığı bir suskunlukta oturuyordu Kavin. Hiçbir şey düşünmediğini düşünüyordu fakat çok fazla düşünmenin de düşünmemek kapısına çıktığını biliyordu. Zira onca fikir arasında tek birine odaklanmanın bunca yorgunluk içinde mümkünü olmayacağını süreğen bir şekilde seziyordu. Bir yandan Sitare çıkıyordu ortaya, bir yanda beraber gittiği adam, bir yanda öpüşün yumuşak ve heyecan veren yanı, bir yanda gözden çıkarılması gereken bir oluş gibi yanından çekip giden hızlı adımları, sokağın tekinsiz karanlığı, sokaktan çıktığın an toplumun normlarıyla sağlanmış aydınlık yanılgısı... Derken birine dahi tutunamayan genç kadın, öylece etrafı seyrediyordu.  Şüphesiz düzenin sadık bir şövalyesi, ayrıksı otun zararlı gövdesini kesen kılıcın parlayan yüzeyindeki keskinlikti Kavin. Fakat onca beyazlığa birkaç günde bulaşan kir, bunca düzensizliğe uyum sağlar gibi kırılmış ayağı ile yamulmuş masa, bedeninde ilk defa bir tane dahi kemiğin bulunmadığını sandığı şekilsizlik çoktan kılıcını bıraktığını gösteriyordu Kavin'e. Sitare'nin hayatına bu denli çarpıcı bir yıkımı getireceğini aklının ucundan dahi geçirmemişti genç kadın. Sadece Sitare'nin değil, hiç kimsenin böyle bir gücü olacağını düşünmüyordu. Bu gücü şimdiye değin kimseye vermemişti çünkü. Oysa nasıl yaptığını bilemeden ansızın kendisini binlerce parçaya bölebilecek bir güce sahip olmuştu Sitare ve acımaksızın parçalanmıştı onu. Kendini onca etiketten arındırmaya, öyle ki etiketin kendi şeklini dahi görmezden gelmeye çalışmasına rağmen içinde bulunduğu durumun bunaltıcı rengini tek bir şeye yoruyordu. Sitare onu reddetmişti. Hem de reddedilmenin en kepaze şekliyle. Onu öpüp bir erkeğin altında inleyeceğini tüm benliğiyle kusarak. Onca yükün arasında onu bırakıp bacaklarını açarak... Düşünüp duruyordu Kavin. Düşünüp duruyordu... O sokaktan çıkarken "Şimdi ne yapıyor?" diyordu yüreği. Aklı, gerçekliğin en acımasız tonundaki perdeyi açıyordu ve sahne başlıyordu. İlkin bir yere gidiyordu Sitare. Arabaya gidiyordu Kavin, Leyla yan koltuğuna otururken başını sallayarak sahneyi görmeyi reddediyordu. Fakat yolun beyaz çizgileri arabayı yutarken tekrar konuşuyordu yüreği. "Ne yapıyor şimdi..?" Derken perdenin sesi yükseliyor, Sitare'nin açılmış bacakları arasına bir erkek bedeni yerleşiyordu. Ellerindeki eklemler boğuyordu direksiyonu. Ayağının altında bekleyen gaz pedalına tekmeler gibi basarken başka bir şeye odaklanmaya çalışıyordu fakat gözlerindeki buğu bir tek Sitare'yi sunuyordu ona. Yüreği, ne yaptığını sorup duruyor, kendi köşesinde kanlı kanlı atarken zihni ısrarla oynatıyordu sahneyi. Sitare'nin inlemeleriyle sarsıyordu Kavin'i sözgelimi. Acısını ağlayarak değil, zihnine sığınarak atlatmaya alışmış olan tabiatı bu ihanetle çaresizce bocalarken arabaları sollamaya başlıyor, kızgınlıkla kornaya basan her şoförün küfrünü göğüslüyordu. Kırmızı ışıklar canını hiçe sayan bir canavar gibi yiyip yutuluyordu. Leyla'nın korkudan bir kuş olmuş bedeninin titrekliği dahi genç kadını oyalayamıyordu. Handiyse arabayı bir duvara sürüp bu eziyete son verecekti. Sitare aklından çıkmıyordu. Dudaklarına kapanan o dudakların yumuşak kıvrımları aklına geliyor, konuşacak olduğunda bir erkeğin penisiyle susturuluyordu. Ansızın frene basıyordu Kavin, arabadan kaçar gibi fırlayıp boş midesinde gezinen birkaç damla kasılmayı çıkarıyordu dışarı. Leyla da yanına geliyor, endişeli bir şekilde ablasını seyrediyordu. Fakat hiçbir şey olmamış gibi ansızın doğruluyordu Kavin. Sert adımlarla arabaya geçiyor, kısa bir el hareketiyle Leyla'ya binmesini buyuruyordu. Leyla, araba sürmeyi bilse anında atılacaktı şoför koltuğuna fakat ablasının direksiyonu koparacak gibi tutan ellerinin kırmızı boğumunu seyretmekten başkaca bir şey yapamıyordu. Dişlerini sıkıyor, dudaklarını kanatacak kadar dişliyor, bir şeyler yapması gerektiğini düşünerek yolları tüketiyordu. Bunca hız iyi değildi, bunca baskı iyi değildi, bunca öfke iyi değildi... Kavin iyi değildi.

FAHİŞE'NİN AŞKI (Tamamlandı)Where stories live. Discover now