2.2

379 44 5
                                    



Aşkın Çekilmez İlleti: Karar Mekanizmasının Çöküşü

Derin bir sessizlik içinde geçiyordu zaman. Eline tutuşturulan çay bardağı gibi soğuk soğuk akıyordu boğazına. Oradan geçebilecek bir delik bulamadığı için boğazına diziliyor, öksürük krizine tutularak bir sigara yakıyordu. Öyle çok sigara yakıyordu ki her biri boğucu bir nefes sisinin ardından hücrelerine yayılıyor, bendini ateşe veriyordu. Nereye kaçacağını, hangi deliğe yöneleceğini bir türlü seçemeyen vücudunda derin bir uyuşukluk geziyordu genç kadının. Düşünmeye alışmış olan bedeninde ilk defa düşünceyi yadsıyan bir boşunalıkla etrafına bakınıyor, keşfe çıkmış bir hayvan ilkelliğinde evinin her köşesini arşınlıyordu. İlkin odalardan başladığı, daha sonra kitaplığına vardırdığı bu noktada tıkanıp kalıyordu. Hiçbir şey düşünmemek istiyor, hiçbir şey düşünmemesi gerektiğini düşünüyor, bunun nedenlerine dair çıkarımlar yaparak tekrar "Hiçbir şey düşünmemeliyim." diyordu. Bitip tükenmek bilmeyen zincirler tarafından kuşatıldığını hissediyordu. Kendini bir tutsak gibi görmese, taşların arasından soğuğu hissettiği bu kuleden aşağı atlayacaktı fakat Kavin, kendi tutsaklığına dahi kör kalmayı seçiyordu. Çıkış yol bulamadığı bu yolda bir aşağı bir yukarı yürüyor, daha sonra yolunu unutturacak edimler içerisine giriyordu. Bu vaziyetin en çok farkında olan kişi ise, Leyla'ydı. Ablasını bu zamanlarda sık sık bir böceğe benzetiyordu. Sanki bir ateşin etrafında sıkışıp kalmıştı ve sert kabuğu kömürleşip toza dönerken aceleci adımlarla çıkacak bir yer arıyordu. Alnından süzülen bir damla terde görüyordu bunu. Belli etmemeye çalıştığı çaresizliği bir beden halini almış da her yanına yayılmıştı sanki. Şüphesiz bir şeyler düşünüyor olmalıydı ablası fakat neyi düşündüğünü dahi bilmediği bir bataklıkta, oradan oraya savruluyor ve kendini bataklığına daha çok çekiyordu. Sigara izmaritlerini etraftan toplamaktan, içmemesi için eline sürekli çay ya da kahve tutuşturmaktan, uzun vadede düşünülmüş  kısa ömürlü sohbetlere girmekten yoruluyordu. Bir hal çare bulması gerekiyordu fakat ömrü boyunca hiçbir zorluk karşısında "Ne yapabilirim?" dememiş tabiatının tembelliği karşısında eli kolu bağlanıyordu. Utanmasa ablasına gidip "Ne yapabilirim?" diye soracaktı. Öyle alışmıştı ki ablasının her şeyi halleden yapısına, bir çocuk gibi "Kendine gel ve bana ne yapacağımı söyle!" demek istiyordu. Etrafındaki her şey çürüyordu sanki. Çürüten kişinin bizzat ablası olduğunu bilmek onu daha da çıkmaza sokuyordu. 

Derin bir nefes aldı Leyla. Gözleri ablasına değerken bugün içinde başladığı bilmem kaçıncı kitabına eğilmiş olduğunu gördü. Bu da farklı bir kaçınma şekli olsa gerek, diye düşündü. Kitaplığına yönelip yeni bir kitap alıyor, birkaç sayfa okuyor okumuyor ve bırakarak bir yere dalıyordu. Dalgınlığının farkına varınca kitabın kapağını kapatıp yeni bir kitaba başlıyordu Kavin. Sigara izmaritlerinin yanına bir de boy boy hikayeler birikiyordu. Ortalıkta öyle çok yaşanmışlık dolaşıyordu ki Dostoyevski'ye değmeden sağdan, Cioran'a değmeden soldan, Pessoa'ya değmeden kenardan, Blanchot'a değmeden aşağıdan, Camus'ye değmeden yukarıdan derken sigara izmaritlerini ezip ortalığı kana bulamadan ablasına ulaşmanın mümkününü değerlendiriyordu. Kavin'in kendinden kaçmak için ortalığa saçtığı "kendi"leriyle baş edemiyordu. 

Kanepenin kenarına bıraktığı bir diğer kitaba gözü değdi Leyla'nın. Kitap, diğer kitapların üzerinde öyle iğreti duruyordu ki birazdan bir yığın halinde düşecekti. Ellerini birbirine sürterek ablasının yanına vardı Leyla. Düşmemek için savaşan kitabı almak için uzandı fakat Kavin, ondan daha çevik davranarak kitabı eliyle devirdi. Diğer tüm kitaplarla beraber Leyla'nın ayağına bir ton yaşanmışlık yığıldı. Kafka'nın kitabından bir hamamböceği çıkıp yürürken Kavin, ayak parmaklarıyla ezdiğini gördü. Leyla için son radde bu gibi geldi. Her şey doğaldı da o hamamböceği anormaldi sanki. Tahammül sınırı için bir hamamböceği kafiydi. 

FAHİŞE'NİN AŞKI (Tamamlandı)Where stories live. Discover now