2.3

440 47 13
                                    



Aşk: Gururun Kırılması

Uzun, tekinsiz bir karanlığın ortasında, sesini demirine hapsetmiş bir aracın içinde oturuyordu Kavin. Anne karnında, hiçbir şeyin bilinmediği bir bulanıklıkta duruyor gibi sakindi. Fakat, kapıyı açtığı an bir doğumun sancısı ile baş başa kalacağını biliyordu. Bu doğumun nasıl sonuçlanacağını bilmiyordu fakat yaşamı, bir aşka çoktan gebeyken doğumun kaçınılmaz olacağını kestirmek zor gelmiyordu. Dönüp dolaşıp nasıl gebe kaldığını, böyle bir ahmaklığı nasıl başardığını sorgulamakla Sitare'nin aşkından kaçamıyordu. Korunmasız bir ilişki sonrası regli 2 ay geciken bir kadının çaresizliğini taşıyordu Kavin. Bu aşkla nasıl baş edeceğini kestiremiyordu.

Ellerini direksiyondan indirdi genç kadın. Geleli yaklaşık olarak bir çeyrek etmiş olmalıydı. Sorgulamaksızın hiçbir işe girişmeyen bünyesi, biraz geç de olsa Leyla'nın dediklerini tartıyordu. Evden buraya kadar bilinmez, kestirilemez bir gücün etkisi altında gelmişti. Fakat motoru susturunca nereden ne çıkacağı bilinmeyen ürkütücü bir noktada, içine şüphe düşmüştü. Tüm bu hastalıklı düşünceler içinde kendini zehirlediğini biliyordu. Niçin bu denli sorguluyordu, kestiremiyordu Kavin. Sadece biraz rahatlaması ve akışına bırakması gerekmez miydi? Sadece biraz...

"Her şeyi kontrol edemem..." dedi sakince. Başını geriye yaslayarak dikiz aynasına baktı. Boynu yorgunca girintisine çekilmişti. Gırtlağına nasırlı bir elin kuvvetli burgusu sıkılmış gibi nefesi daralıyordu.

"Hem, fena mı..?" dedi ansızın. "Sitare'nin bir türlü dilinden düşürmediği 'olmaz'ı, kendi gözlerimle görürüm."

Dilini, dişleri üzerinde usulca gezdirdi Kavin. Elleri, sıkı sıkıya kavradığı direksiyondan kararlı bir kıvraklıkta yan koltuğa yöneldi. Leyla'nın hazırladığı el valizini kucağına alarak fermuarı açtı. Karanlıkta gözleriyle seçebildiği kadarını taradı. Fakat esas amacın kendini oyalamak, kararından emin olmak için kendine vakit tanımak olduğunu biliyordu. Usançla elini indirdi. Farkındalığının bu denli yüksek olması rahatsız etmeye başlıyordu Kavin'i. Gözlerinin ardında bir adet daha göz bebeği vardı sanki. Kafasının içinden ne geçiyorsa dikkatli bir bakışla onu yakalıyor, Kavin'i gafil avlıyordu.

Elini iç cebine attı genç kadın. Sigara paketini çıkarıp içinde kaç tane kaldığını kontrol etti. 13 adet sigarayı dönüp dolaşıp saydı durdu. En nihayetinde aracın içinde kendini oyalayabileceği her şeyi tükettiğini anlayarak kapıyı açtı. Bir doğumun çığlığında çınladı sokak. Kavin kapıyı kilitlerken bir tek dilsiz sokakların kıvrımlı belirsizliği vardı.

Ayakları, soğukta bir şeye karar verip daha fazla üşümek istemeyen insanların aceleciliğiyle yürüyordu fakat vücudunda bir ateşin yükü vardı. Sitare'nin nerede olduğunu, hangi sokakta gecenin bilmem kaçıncı müşterisini beklediğini bilmiyordu. Bu ihtimal dahi canını sıkıyordu Kavin'in. İşten eve geldiğinde onu orada, yemek masasının tam başında bulmak isteği nüksetti. Böyle bir isteği olduğunu dahi bilmiyordu genç kadın. Beraber, sakin bir akşam yemeği yemek, Sitare'nin gün içinde neler yaptığını anlatmasını dinlemek, sonra gün içinde neler yaptığını anlatmak, Sitare ile rahat bir kanepede, sıcak bir evde oturup sessizlikte dinlenmek ile hangi sokakta bedeninde bilmem kimin izlerini bulmak arasında dağlar kadar fark görüyordu. Bu farkı Sitare nasıl olur da göremiyordu, aklı almıyordu. Kaçırdığı neydi, Kavin'in? Hangi kutlu noktaya parmağını basamıyordu?

Derin bir nefes aldı genç kadın. Elindeki valizi daha iyi kavramak için havaya kaldırıp sıkıladı. Ayakları, rastgele sokaklara girerken temkinli olmanın ne demek olduğunu unutmuş gibiydi. Buraya kadar gelip hala Sitare'yi sorguluyor olmasına anlam veremiyordu. İkisinin arasına giren, Kavin'in bir türlü görmediği olmaz neydi? Bu kahrolası şey, neydi? Sitare'yi ondan bu denli uzak tutan, siktiğimin olmazı neydi? Neydi, lanet olsun, neydi?!

FAHİŞE'NİN AŞKI (Tamamlandı)Where stories live. Discover now