1.2

561 52 26
                                    

Hakaretin Sesi: Çöp

Göz alabildiğine parlak bir günün yakıcı sabahına gözünü açtı Fahişe. Vücudundaki her bir kemiğin tutulan huzursuzluğu içinde bir demir gibi ağırlığınca doğruldu yattığı yerden. Doğrulur doğrulmaz gözüne ilişen mobilyalara yüzünü buruşturdu:

"Amma beyaz amına koyayım!"

Tepki verdiği kadar vardı Fahişe'nin. Dün gece Kavin'in evine geldiğinde de şüphesiz bunu düşünmüştü; genç kadının kendi tarzına tamamen zıt bulduğu bu beyaz aşkını ilgi çekici buluyordu. Eve girene kadar böyle bir düşüncesi yoktu şüphesiz. Fakat kapı açılıp da Fahişe içeri girdiği an, gözleri beyaz rengin çokluğundan dolayı kamaşmıştı. Mum yaksa dahi loş olamazdı bu oda, öyle parlaktı. Üstelik şaşırtıcı derecede temizdi. Beyaz mobilyaların ev içinde çok tercih edilmediği göz önüne alınırsa Kavin, ev dekorasyonunda oldukça dikkatli olmalıydı. Ve titiz.

Bu düşünceler doğrultusunda, handiyse diken üstünde hareket ediyordu Fahişe. Olur da bir yeri kirletirim diye her yeri üç dört defa tarıyordu. Bedenini her gün yıkamaya özen gösterse de bu evin içindeyken her yanından çamur dökülüyor gibi hissediyordu.

Uyanır uyanmaz, bedenini esnetmek yerine uzandığı kanepeye doğru gözlerini dört açtı. Yatmadan evvel yüzünü defalarca yıkamış, makyajının çıkmasına izin vermişti. Öyle ki Kavin, battaniye getirdiğinde Fahişe'yi makyajsız ve dolabından verdiği pijamalar içinde görünce şaşakalmıştı. Fahişe, Beyaz kanepe üzerinde leke arayışına devam ederken Kavin'in o halini hatırlıyor ve gülümsüyordu. Ne sıradan bir geceydi! Sitare'nin Fahişe olduğundan beri yaşamadığı tek sıradan, normal gecesiydi. Pijamalar içinde, sıcak bir evde, sevişmeden, karnı tok bir gece yaşamıştı. Sanki... Sanki sevgilisinde kalır gibi.

Sevgilisinde... Olduğu yerde dikeldi Sitare. Dudakları aralanırken "sevgili" dedi. Daha sonra parmakları dudaklarına gitti. Dün gece aklına şimşek ışığı gibi dolarken gözleri parladı. Bu dudakları kaç kişi öpmüş, emmişti. Bu dudaklarla kaç kişiyi öpmüş, emmişti. Şimdiye değin bir insan bedeninin her zerresine girmişti bu dudaklar ve her insan da tüm zerresine değin kullanmıştı bu dudakları. Öyle hor, öyle istila edilmiş bu kurak topraklara yağmurlar inmiş, gizli kalmış çatlaklardaki tohumları sulamıştı. Büyük ve zorba ayakların verimsiz diye çiğnediği bu tarlada, hiçbir yerde bulunmayan nadide bir çiçek yeşeriyordu şimdi. Yahut Sitare böyle hissediyordu. Oysa sadece öpmüştü genç kadın onu. Fakat öpenin sıradan biri olmayışı gözünde büyüyordu. Kavin, Fahişe'nin gözünde sıradan birisi değildi.

"Kahvaltıya gel."

Duyduğu anlık sesle irkildi Sitare. Gözleri, refleksle sesin kaynağını bulurken Kavin'i seçti. Ona seslenmiş, hemen ardından arkasını dönerek mutfağa yönelmişti. Ne ara gelmişti mutfağa? Merdivenlerden indiyse onu görmesi gerekmez miydi? O denli dalmış mıydı? Dudaklarına dokunup aptal gibi gülerken onu görmüş müydü Kavin?

Yattığı kanepeden yorgunca kalktı Fahişe. Kafasına vurmamak için kendisini zor tutuyordu. Ne oluyordu bugün ona böyle? Kendine gelmesi gerekiyordu. Derin bir nefes alarak beyaz kanepede son bir kez göz gezdirdi. Çıplak ayaklarının döşemede çıkardığı yalın sesle mutfağa ilerledi. Tırnaklarındaki kırmızı oje onu fevkalade rahatsız hissettiriyordu. Hiçbir zaman tırnak uzatmaktan hoşlanmazdı, özellikle ayak tırnaklarından nefret ederdi. Fakat kimi müşterilerinin ayak fetişinden kazandığı ekstra paralar kesmesini engelliyordu. Beyazlar içindeki bu düz, toplumun kabullendiği memur sınıfı içinde kendi başına yaşayan, parasını her ay düzenli alan ve birisi ona bir şey diyecek oldu mu devletin her imkanından yararlanabilecek olan bu güvenlikli evde kendisini çirkin, kaba ve yabancı buluyordu. Tırnakları fetisli müşterilerini, müşterilerini itilip kakılmış dış dünyayı hatırlatıyordu. Kavin ile fahişelik hakkında tartıştığı o gece dediklerinde haklıydı. Fakat bunu kendisi değil, başkalarının üstlenmesini isterdi. Şayet bir tercih hakkı olsaydı, bu hakkı Kavin gibi bir hayatı yaşamak üzere kullanırdı.

FAHİŞE'NİN AŞKI (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin