0.6

637 50 15
                                    


Temas: Beklenilmeyen Çarpıntı

Gözün önünde var olan ve sadece görmekle kalmayıp zihninde de var kılan edimin donup kalmasına neden olabilecek esrarengiz bir değişim, farklılıklarıyla biçimsiz duran iki yabancı bedeni emaresi altına alıp zamana yol vermekteydi. Atıklarla kirletilmiş, toza toprağa bulanmış düzensiz yolda iki değil de üç kişi yürümekteydi sanki. Birisi rüzgarı ardına almış ve bilinmeyen bir ülkenin kimsenin ulaşamadığı bir köyünde yaşayan tanınmayan bir deliydi; ağzından eksik etmediği "tik-tak"ları ile iki kadına yoldaşlık ediyor, durup kendilerine yetişemedikleri için daha hızlı akıyor, geride kalmış kaybolmuşluklara sisin ardından bakıyordu. Birisi oldukça dalgın, kendi ayaklarından bihaber gibi olduğu yerde sarkarken zamanın çarşafına, diğer kadın oldukça uyanık ve sertti. Öndeki kadının kısa saçlarına gözlerine dikmiş, sık sık etrafını kontrol ederek kendi kısa siyah tutamları ile savaşıyordu.

Etraflarında uzanan siyahlık, hızla akan zamanın sisinde gitgide koyulaşırken gözleriyle bir noktayı seçmeleri güçleşiyordu. Her an bir yerde durup "İşte, Leyla burada!" diyecekmiş gibi Fahişe'nin adımlarını sabırsızlıkla takip eden Kavin, bu durağı olmayan yoldan usanmış bir halde elindeki iğneyi kavrıyor, gevşetiyor, bir an olduğu yeri unutarak göğe bakacak oluyor, sonra hızla başını etrafta dolaştırıyordu. Bu tekinsiz ortama sanki kendisi değil de, Fahişe yabancıymış gibi ardını dönerek sık sık orada olup olmadığını kontrol etmesini anlamıyor, üstelik bu denli yorgun düşmesine mantıklı bir açıklama getiremiyordu. Önü ardı görünmeyen ve artık park ettiği arabasının seçilmeyecek denli uzakta kaldığı yolda şimdiye değin rast geldiği hiçbir canlı yoktu. Salt, Fahişenin bu denli bozuk yolda dahi ritmini bozmayan topuklu ayakkabılarının sesini ve rüzgarın ara sıra çıkardığı ruh okşayıcı melodileri işitiyordu. Leyla'yı zaman zaman unutup kendi içine dalıp giden Kavin için, yolun bir tadı da kalmamıştı artık. Bunalıyor, kendinden uzaklaşıyor, boğuluyordu. Bu denli her şeyden ve dahi kendinden noksan olup yaşamak ve bu denli ölüm düşüncesinde oyalanıp da varlığını yaşamı yaşayanlardan daha büyük farkındalıkla takip etmek onu soluksuz bırakıyordu. Nefes aldığı müddetçe katlanılabilir bulduğu tek edim, ölümü beklemek ve bu süreçte başka hiçbir edimde bulunmamakken genç kadının fuzuli yaşam meşgalelerinde taktığı maskelerle oyalanması ve bu anda rüzgara takılmış bir naylon gibi havada süzülüp birden yere çakılması, dallarda parçalanıp çoğalması ve doğada çözülebileceği 1000 yıllık süreci her saniye geciktirerek eziyetine eziyet eklemesi göz çukurlarına mezarlar ekiyordu. Derin bir soluk aldı Kavin. Tam bu anda Fahişe'nin durmuş, kendisine seslendiğini işitti;

"Hey!"

Açılmış koca mavi gözlerinden yansıyan ışıkta, Kavin'i ilk defa dalgın ve olduğu andan uzak görmenin şaşkınlığı vardı. Her zaman insanı gerecek bir otokontrol buhranı içinde olan genç kadını alıp götürecek hangi engin dehlizlerde olduğunu merak eden Fahişe, Leyla'nın olduğu sokağa gelmenin bahanesiyle kadına seslenmişti.

"Kaçtır sana sesleniyorum, duymadın. Ne oldu, bir sorun mu var?"

Kavin'in, annesinin karnından böyle doğmuş yahut silinmesi mümkün olmayan kalıcı bir yaranın oluşturduğunu düşündürecek denli yüzünden silinmeyen kaş çatıklığı ile bakıştı Fahişe. Öyle ki boş bulunup bu bakışa karşı, safça gülümsedi. Öğretmenine yakalanmış yaramaz bir çocuk gibi hissediyordu kendini, üstelik herhangi bir yaramazlık da yapmamıştı. Yüzündeki aptal gülümseme ile öylece kalan Fahişe, içten içe hayranlık beslediği bu kadına karşı daha fazla rezil olmamak için başını eğerek Angel'in beklediği sokağı gösterdi.

"Bak, kardeşin orada."

Kulaklarının işitmek için saatlerini harcadığı bu cümleyi sonunda duyan genç kadın, vücudunda bir öfke dalgalanmasının baş gösterdiğini hissetti. Çenesini sıkarak gözlerini bir anlığına yuman Kavin, karşısında duran Fahişe'nin her hareketini takip ettiğinden habersizce dudağını ısırdı. Gözlerini açar açmaz bakışlarını ayağına indirdi genç kadın. Eğer kendini hazırlamazsa görmediği köşelerden, bilmediği sokaklardan kimin çıkacağı kestirilemeyen yeraltında başını derde sokabilirdi. Bir süre yerdeki çakıl taşlarında oyaladığı gözleri kardeşine değince bir adım ilerledi Kavin.

FAHİŞE'NİN AŞKI (Tamamlandı)Where stories live. Discover now