2.6

400 44 10
                                    

İstenmeyen Misafir: Şuh Dişi

Günler, birbirini takip ederken bu viran mahallenin, iki kadına çatı olan viran evinde bir karmaşa hüküm sürüyordu. Aleni bir izi olmaksızın sağ olanlar sol, sol olanlar sağdı ya da üst olanlar alt, alt olan üsttü. Güneş, Batı'dan sıkılmış Doğu'ya gark etmişti ya da hayvanlar renklerini değiştirip sözgelimi ansızın tavuklar pembe, kaplumbağalar mor, çiçekler siyah kesilivermişti. Bunların hepsi, iki genç kadının zihninde oluşan şeylerdi elbet fakat iş bir defa zihinde başlamaya görsün...  

Her an yeni bir kaosun tohumu doğmaktaydı içlerine. Bir defa, aşk denilen ucu bucağı olmayan bu kavramı şöyle doyasıya yaşayamamaktan, deneme yanılma tahtasına dönmüş hayatlarını bir kenara bırakıp bir kadeh şarapla sarmaş dolaş uyuyamamaktan, sözün varacağı yerde rahatlayamamaktan...
Tüm düzenleri yerle bir olmuştu. Evet, tüm düzen, hepsi. İki genç kadının bunca yıllık yaşamlarını, aşk denilen klasik, iğreti bir hormon karmaşası alt üst ediyordu. 7'sinde ne iseler, 70'inde o değildirler artık. İşte, aynen böyleydi, böyle olduğunu fark ettikleri için olmayanlar dahi artık "böyleydi."

Bu vaziyetin en çok farkında olan kişi, elbet Kavin'di. Düzenine sıkı sıkıya bağlı, yeniliği salt bünyesinde yapan, hiçbir şeye el sürmeyen, değiştirmeye kalkmayan ve sırf bu nedenle uzun ömürlü kullanacağı her şeyi tek ve klasik renklerde sabitleyen genç kadın için hayat artık siyah-gri değildi. Newton Çarkı'ydı. Döndükçe bembeyaz kesilen fakat esasında beyaz dışında pek çok renge ev sahipliği yapan şu basit deney düzeneğiydi. Hayatını bundan daha iyi niteleyen bir şey diyemezdi genç kadın. Bunun bilinciyle daha alt üst oluyordu. Söz gelimi hem işinin getirisi olan, hem de içsel bulantılarının sakin bir limanı kesilen uykunun anlamı değişmişti. Genç kadın sabahları erken uyanmak ve işe odaklanmak için çok geç saatlere kalmadan yatardı. Oysa şimdi gece uyanık kalıyor, gündüz ise uykuya yenik düşüyordu. Bunun, hem bulunduğu bölgeden hem de Sitare'den kaynaklı yanları vardı. Bu bölgede hayat gece başlıyordu. Gündüzleri sessizliğe saklanan her sokaktan zevk yahut acı sesleri, sarhoş bağırtıları, şuh kahkahalar, topuklu ayakkabılar derken Kavin'in uyanık kalıp kendini tüm bu risk ve tehlike dolu seslerin sahibi olan karanlıktan korumak istemesine neden olacak gürültü doğuyordu. Kimi korumak, sorusuna verecek oldukça komik bir yanıtı vardı genç kadının. Ölmek arzusu taşıyan kendini ve buranın yerlisi olan Sitare'yi.

İşin, Sitare'yi ilgilendiren yanı da burada başlıyordu. Kavin, Sitare'nin o buradayken gece işe gitmesine ölesiye korkuyordu.

Hayatının hiçbir döneminde böyle yoğun, acı ve saf bir korkuyu hissettiğini hatırlamıyordu Kavin. Genelde duyguları pek çok hissiyatın özel bir karışımı oluyordu fakat bu saf, el değmemiş haliyle yek bir korkuydu. Kavin, bu korkunun içinde bambaşka şeyler arasa da, derine indikçe daha çok korkudan başka bir şey bulamıyordu. Mevzuunun Sitare'nin gitmesi değil, o haliyle buraya geri dönmesi olduğunu da biliyordu. Buraya gelirken, bunu düşünmemiş miydi? Şüphesiz düşünmüştü. Sitare de buna ihtimal vermiş olmalıydı.

"Olmazı görmek", demişti. İşte, Kavin'in olmaz dediği buydu. Bunu görmek, yaşamak ve üstünden geçmek istiyordu. Sitare ile bunu aşmak istiyordu, Sitare'yi istiyordu. Ama, daha bu problemi kendi içinde dahi halledememişti. Her gece, genç kadının en ufak ayak sesine dahi dikkat kesilerek gözlerini pür dikkat ona yöneltiyordu. Dışarıdan gelen herhangi bir sesten işkillenerek pencereye yöneliyordu. Soluğunu tutarak kalbinin gümbürtüsünü bastırmaya çalışıyor, eli ayağı dolaşıyordu. Şu köşeden gelen inleme kime aitti? Şu, bastırılmaya çalışan kahkaha, şu "Şş... Sessiz ol!" diyen kikirdeme, şu tokat sesinin ardına gelen "Ah!", şu "Daha hızlı!" diyerek yankılanan sokaklar, tüm bunlar, kimindi?

Kavin, gözlerini yumuyor, derin bir nefes alarak sakinleşmeye çalışıyordu. Hemen ardından sessiz olmaya gayret ederek Sitare'nin yattığı kanepe benzeri çuvala doğru yürüyor, onun kapanmış göz kapaklarını görünce derin bir soluk alıyordu. Özellikle uyurken görmeliydi onu, öte türlü belki dışarıdan yeni geldiğini düşünecekti.

FAHİŞE'NİN AŞKI (Tamamlandı)Where stories live. Discover now