2.8

441 50 27
                                    

Ayrılık: Göğüs Kafesinin İkiye Ayrılması

Yaşam, olağandışı bir manzaranın zamana meydan okuyan süreğenliğinde duruyordu. Saniyelerin dakikalara, dakikaların saatlere derken günlere, mevsimlere ve dahi yıllara akması beklenen olağan akışı bir noktada ansızın duruvermişti. Saniyeler toplanıp bir dakika edemiyordu söz gelimi yahut dakikalar kafa kafaya verip hangi saati işaretleyeceklerini kararlaştıramıyorlardı. Mevsimler, asırlardır birbirlerinin arkasından gitmekten usanmışlardı da bir yerlerde pinekliyorlardı sanki ve derken yıllar bu kargaşada ellerini ceplerine sokup koyu bir sohbete dalıyordu. Hepsi birbirinin üzerine yığılarak sohbetin keyfini çıkartıyor, yakalanması gereken zamanı unutuyorlardı. 

Duvarlar, dünyanın asırlardır yüzünde taşıdığı tüm buzları bir anda kendisine çekmiş gibi soğuktu. Öyle ki şimdi evlerinin önünden insanlar geçse bir tarak çıkarıp saçlarını tarayabilirlerdi yansımalarında. Zira her şey bir cam kadar kırılgan ve dahi bir o kadar şeffaftı. Kavin ile Sitare'nin hayatı, şimdi bitmeye proglamlanmış bir ömrün son yokuşunda idi: Yürürken tökezliyor, harap olmuş ciğerlerinden koyu bir balgam çıkıyor ve ayaklarına dolanıyordu. Düşmemek, bu can harbinde olağanın dışarı attığı bir olgudan ibaretti şimdi.

Yere düşen poşetlerin gürültüsüyle doğrulan iki bedene baktı Kavin. Sitare'nin paramparça kıyafetlerine, yanağına akmış siyah rimeline, boyası çenesine değin dağılmış kırmızı rujuna, tokasından fırlamış saçlarına, güçsüz bir ot gibi sallanıp duran titrek bedenine, ellerinin nereye konacağını bilmediği kargaşasına, dudaklarındaki titremeye... Bakmamak için çılgın bir harbe tutuştu Kavin. Öyle ki her bir hücresi, evrendeki tüm dünyaların üçüncü harbini başlattı da ortada bir tek yaşam kalmayana değin kan gövdeyi götürdü. Sitare'nin çıplak bedeninin karşısında böyle kirli ve biçimsizce dikildiğini görünce her bir hücresi bir yana savruluverdi söz gelimi. Bir eli dışarı fırlamış bağırsaklarını tutarken, parçalanmış tek gözüyle ufuktaki aşkın yittiğini seyretti. Zamanın, bir yanıyla donup akmayı bıraktığını hissetti Kavin. Sadece dışarıda akan değil, içindeki zamanı da durmuştu ve genç kadın, yaşamın ve ölümün yer almadığı bir boşlukta dikiliyordu. Sitare'nin bedeni ile ilgili hiçbir düşüncesi bu denli çirkin ve iğrenç olamazdı Kavin'in. Eliyle, kalçasını örtmeye çalışırkenki ağlayışı, memesinin açıkta oluşundan bir haber uğraşını görmek istemedi. Gözleri, nereye gideceğini bilemezken Sitare'nin gözlerinde evini buldu. Fakat, hayatında yine ve yine, bir evden daha atıldığını hissetti Kavin. Ömrü boyunca eksilen tüm varlıkların arasında en çok bunun canını yaktığını hissetti. Zira Sitare'nin gözleri... Ah, o gözleri...

Ansızın başını çekti Kavin.  O gözlerde ne gördüğünü bilemedi. Sadece, tüm bedenine kontrol edilemez bir öfkenin sirayet ettiğini hissetti. Ayaklarına dolanan tüm yükler anında, bu öfkenin kasırgasına kapılarak bir avuç toza dönüverdi. Kavin, bildiği toprakların çölünde hiç tökezlemeden sapasağlam durdu olduğu yerde. Omuzları, sırtlandığı dağın yüküyle inatlaşır gibi kuvvetle duruyordu boynunun iki yanında. Göğsünde atan kalbin gürültüsü, demirciler çarşısından geçen bir turistin kulaklarında yankılanacak denli güçlüydü. Her atışında topyekün kıvılcımlar saçılıyordu dört bir yana. İnip kalkan göğsünün yelpazesinde harlanıyordu genç kadın. Boynunda şişmiş damarını gizleyebilseydi içinde yükselen öfkeyi, çılgınlığı gizleyebilirdi genç kadın. Bir de gözleri... Bu deliliğin yalımıyla parlayan alev alev gözler... 

İki yana dağılarak içinde ne var ne yok saçılmış poşetlerin üzerinden bir adım attı Kavin. Poşetler hışırdadı, içidekiler ezildi. Her şey, donmuş bir zamanda, iğrenç mi iğrenç bir manzaranın kirinde boğulurken bir tek Kavin, buradan arınmaya ant içen bir komutan edasıyla ilerliyordu. Sitare ile yanında, hiç istifini bozmadan yatan adamın önüde dikildi genç kadın. Bu kanepe, daha dün Sitare ile koyun koyuna yattıkları kanepeydi. Tüm midesinin ağzına değin geldiğini hissetti Kavin. Başını, bu kanepeden ne kadar uzağa çekebilirse o kadar çekti. Sitare'nin bir eliyle memesini kapattığını gördü bu anda. Düşündü durdu Kavin.

FAHİŞE'NİN AŞKI (Tamamlandı)Kde žijí příběhy. Začni objevovat