yirmi altı

11K 227 15
                                    

Dünyanın en huzurlu uykusu.

Bir ilk daha.

Egemen’le birlikte olmaya başladığımız günden beri, bir çok ilk yaşamıştık. Bunları gerçekten ilk kez yaşadığım için mi, hem yaşayıp hem de farkına vardığım için mi bilmem, kendimi iyi hissediyordum.

Evet, dünyanın en huzurlu uykusunu, Egemen'in kollarında uyurken tatmıştım.

Gece, saat ikiyi biraz geçerken uyuduğumu, daha doğrusu sızıp kaldığımı düşünürsek; epi topu altı saat uyuyabilmiştim. Gözlerimi açtığımda saat sekizi üç geçiyordu ki bu benim için oldukça kısıtlı bir süreydi. Aslında sabah erken kalkacağım zamanlar, erken yattığım için pek sıkıntı çekmiyordum. Derslerim genelde sabah oluyordu ve belli bir düzen oluşturup, uykumu almış bir şekilde kalkıyordum. Erken yat, erken kalk hesabı. Bunda bir problem yoktu fakat sabahına bir planım yoksa, erken kalkmak zorunda değilsem yani; öğleden önce uyanamıyordum. Zaten geç yattığım için, bir sıkıntı da olmuyordu. Geç yatıp,  geç uyanıyordum. Egemen'i rüyamda gördüğüm sabah hariç. Rüya görmeseydim, büyük ihtimalle uyumaya devam ederdim. 

Gerçi Egemen o sabah bize gelmişti, galiba beni illa bir şekilde uyandıracaktı.

Şimdi, bir yandan kahvaltı hazırlarken, bir yandan da düşünüp duruyordum. Bu kadar az uyuyup, kendi başıma erken kalkıp, nasıl böyle dinç olabiliyordum? Çünkü bu, en azından benim için imkansız gibi bir şeydi.

Nasıl olabilirdi yani?

Sanırım, bu da aşka bağlanıyordu bir şekilde. Sevdiğin adamın kollarında uyumak, uyanmak kesinlikle seni dinlendiriyordu.

Saçlarımı, kulaklarımın arkasına sıkıştırıp şöyle bir süzdüm hazırladığım kahvaltıyı. Bence gayet güzel olmuştu. Egemen'in de beğeneceğini düşünüyordum, bu yüzden de daha fazla beklemeden odama doğru çıktım. Heyecanlıydım. Dünden beri o kadar çok ilk yaşamıştık ki, sanırım biraz sonra bir ilk daha yaşayacaktık.

İlk kahvaltımız. Baş başa. Üstelik benim hazırladığım bir kahvaltı. Evet.

Odamın kapısını sessizce açıp, yatağıma yaklaştım. Egemen, yüz üstü bir şekilde uyuyordu. Bir kolunu yastığın altına sokmuş, diğeri ise yataktan aşağı sarkmıştı. Onu izlemek bile, karnımın doymasına yetmişti sanki. Öyle güzel bir görüntü vardı ki karşımda, elim benden bağımsız bir şekilde komodine koyduğum telefona gitti ve bu anı ölümsüzleştirdim. Bu yakışıklı adam benim sevgilimdi ve şu an da benim yatağımda uyuyordu.

Dün geceden beri.

Telefonu, komodine bırakıp ona iyice yaklaştım. Saçlarım önüme döküldü, kıkırtımı bastırarak bir tutam saçımı ayırdım ve Egemen'in yüzünde sağa sola hareket ettirmeye başladım. Yüzüne dokunan tutamlar, güzel yüzünü önce kırıştırdı. Kaşları ve burnu aynı anda buruştu ve hafifçe kaçmaya çalıştı. Yapacağı şeyleri hiç kaçırmadan izlemeye devam ettim. O kadar komik duruyordu ki, kendimi tutamayıp sessiz sessiz gülüyordum. Umarım benim sesime uyanmazdı. Gerçi zaten onu uyandırmaya çalışıyordum ama...

Aşağı sarkmış elini, yüzüne çıkarıp kaşınan yeri yokladı kabaca. Birazcık geri çıkıp ona izin verdim. Gözlerini açmamıştı ve açmaya da pek niyeti yok gibiydi. Dudaklarımı sıkıca birbirine bastırıp, yeniden ona yaklaştım ve dokunuşumu biraz daha belirginleştirdim. Artık uyanmalıydı.

Az evvel kaşıdığı halde, yeniden kaşınan yüzüne birazcık sinirlenmiş olmalı ki güzel kirpiklerini araladı. Nerede olduğunu kavramak, ya da tam olarak uyanmak için biraz zaman tanıdı kendine. Ben de ona doğru eğilmiş vaziyette öylece durdum. Sırıtarak. O kadar komik görünüyordu ki, engelleyemiyordum kendimi. Sonunda uyanmıştı.

Sen Benimsin | texting Where stories live. Discover now