otuz

8K 216 9
                                    

“İçeri girebilir miyim?”

Kapının kulpunu daha sıkı kavrarken, hafifçe silkelendim. Hayal görmüyordum, rüya değildi. Karşımda Egemen'in annesi vardı konuşuyordu, gerçekti. Bana içeri geçmek istediğini söylüyordu, benimse ne zamandır kapıda olduğumuza dair hiçbir fikrim yoktu. Acaba ne kadardır kapıda bekletiyordum kadıncağızı?

“Tabii,” dedim hızlıca. Kapıyı iyice açıp, girmesi için duvara yaslandım resmen. “Ben dalmışım. Kusura bakmayın lütfen.”

Yeşil gözleri parladı. Sıcak bir tebessümü bana gönderirken, düzgün adımlarla içeri geçti. Kapıyı ardından kapatırken, portmantonun aynasına takıldı gözüm. Kapıyı açarken öyle bir hışımla açmıştım ve karşımda gördüğüm kadınla öyle bir şoka uğramıştım ki, nasıl göründüğümün farkında bile değildim.

Tam anlamıyla berbat görünüyordum.

Üzerimde bana büyük gelen ve Egemen'in olduğu üç kilometre öteden bile anlaşılan kıyafetlerle ve dağılmış, elektriklenmiş hatta bir parça yağlanmış saçlarımla tam anlamıyla berbat görünüyordum hem de. Tam anlamıyla.

Sıkıntılı bir şekilde odaya, Egemen'in annesinin yanına geçtim. Bundan kaçış yoktu. Bir kere olan olmuştu ve artık ne olursa olsun geri dönemezdim. Ama belki kurtarabilirdim.

Evi temizlemeye gelmiş bir çalışan olduğumu söylesem... acaba inanır mıydı?

Aynen. Yedek kıyafet getirmeyi unuttuğun için, ev sahibinin kıyafetlerinden giyindiğini söylersin artık.

Bu kıyafetlerle yakalanmak hiç iyi olmamıştı...

“Egemen yok mu?” Kibar sesi odayı doldurdu. Göz teması kurmamaya çalışarak başımı iki yana salladım ve kadından en uzak köşeye geçip oturdum. Ama ne oturma... Sanırsın diken üstündeydim.

“Yok ama gelecekti. Ben arayayım bir.” Ve sanki daha az önce oturmamışım gibi koşar adımlarla salondan çıktım. Telefonumu da alarak tabii. Kadının konuşmasına bile izin vermemiştim.

Yatak odasına girip, kapıyı kapattım ve Egemen’i aradım. Kalbim sıkışıyordu, içerde annesinin oturduğunu hatırladıkça nefesim kesiliyordu. Egemen’in annesi şu an içerdeydi ve beni bekliyordu.

Ve ben kadının adını bile bilmiyordum.

“Sesimi duymadan bir kaç dakika bile geçiremiyorsun değil mi?” Egemen'in sesini duydum. Kafam öyle karışmış, ne yapacağımı öyle bilmiyordum ki, dediği şeyleri kavrayamadan hızlıca konuşmaya başladım.

“Egemen. Hemen eve gelmelisin.” dedim odada volta atarken. Bir yandan da derin derin nefesler alıyordum. Sakin olmalıydım. İçerdeki kadın Egemen’in annesiydi, öcü değildi. Ayrıca olabilecek en kötü şekilde beni görmüştü zaten. Sakin olmalıydım. “Annen içerde. Burda.”

“Annem mi?” Şaşırmıştı. “Ne zaman-” Cümlesini tamamlamasına izin vermedim.

“Az önce.” Odayı turlayıp duruyordum. “Lütfen acele et.”

“Yasemin sakin olur musun?” dedi gülerek. “Seni yemez merak etme.”

“Beni yemez mi? İçime su serptin, kapatayım o zaman ben.” diye çemkirdim. Sesim kısık ama etkili çıkıyordu. Yani öyle olduğunu umuyordum. “Kadın, oğlunun evine geldi ve kapıyı ben açtım. Ben! Üstelik üstümde senin kıyafetlerinle birlikte. Üstelik adını bile bilmiyorum! Nasıl hitap edeceğim kadına?”

“İnan bana annem böyle şeylere hiç takılmaz. Nasıl istersen öyle seslen. Nazan bile diyebilirsin.”

Duraksadım. “Nazan Hanım desem çok mu resmi olur?” Gözlerimi odada dolaştırdım birkaç kez. İçimden ‘Nazan Hanım’ diye tekrar ediyordum. “Nazan abla? Ama yok o da basit kaçar sanki.”

Sen Benimsin | texting Where stories live. Discover now