otuz dokuz

4.8K 193 14
                                    

Hâlâ masaya yaslıydım. Kendime çekidüzen verip, üzerimi düzeltmeyi geçtim; gözlerimi bile çekemiyordum başka yere. Donup kalmıştım. Yok yok, daha fazlası... put gibi duruyordum. Dizlerimden Egemen'e yaslı olmasam çoktan düşüp yeri boylardım hatta, öyle bir akıl tutulması, öyle bir kontrolsüzlük içindeydim. Belki bu da bir rüyaydı? Belki de Egemen rüyamdaki gibi yapmamıştı, ben bir yerde uyuya kalmıştım ve rüya görmeye başlamıştım. Olabilir miydi?

"Sen... sen az önce ne yaptın?" dedim boğazımı temizleme zahmetine bile girmeden. Sesim pütürlü ve boğuk çıkmıştı ki bu uzun zamandır susuyor olduğum için değildi. Az evvel gayet de haykırışlarımla, ağzımdan çıkmasını engelleyemediğim inlemelerle boş odayı doldurmuştum. Hatta onunla konuşmuştum. Bunda bir problem yoktu, problem; Egemen'in hiç beklemediğim bir şeyi, hiç beklemediğim bir anda yapmasıydı ve aynı zamanda bu hareketi çok kısa bir zaman önce rüyamda görmem yüzündendi.

Bir cevap vermeden bana baktı fakat bu çok kısa sürdü çünkü arka plandan gelen çok da yüksek olmayan alkış sesleri ikimizin de dikkatini çekmişti. Sanırım gece başlamıştı ve yine sanırım Egemen ablasının konuşmasını kaçırmıştı. Benim yüzümden. Beni etkilemek için.

Masaya dayanmaya ve az evvel yaşadığım şeyi idrak etmeye çalışırken, Egemen hızlı bir şekilde benden tamamen uzaklaştırdı kendini. İç çamaşırımı ve elbisemin yukarı sıyırdığı eteğini düzeltip beni ayaklarımın üzerine bıraktı. Ayaklarım yere değdi fakat hala kendime gelemediğim için masaya yaslanmaya devam ettim. O da bu sırada hemen ayağımızın altında olan kravatı aldı ve boynundan geçirip bağlamaya başladı. Burdan çıkmamız lazımdı, gece başladığına göre kısa bir süre sonra onun sahneye çıkması gerekiyordu ki bu da en net haliyle burdan hemen çıkmamız gerektiğini gösteriyordu. Kendime gelmeliydim çünkü şu an benim şaşkınlığıma vakit yoktu.

Derin bir nefes alırken, iyice kendime gelmek adına düşüncelerimden uzaklaştım ve onu izlemeye başladım. Ellerini usta bir şekilde, bir o yandan bir bu yandan geçirmişti ve kravatı düzgün bir şekilde bağlamıştı. Üstelik ayna bile görmeden yapmıştı bunu. Yutkundum. Gözlerim gömleğinin yakasından aşağıya, kravatının bittiği yere doğru kaydı fakat bununla yetinmedim. İçimde engelleyemediğim bir arzuyla biraz daha aşağıya baktım ve fermuarını zorlayan şişkinliği gördüm. Kendime gelmem gerekiyordu fakat onu görmek kendimi iyice kaybetmeme sebep oldu. Ayılmak üzere olan bedenim yeniden uyuştu. Biz, bir az evvel bir şeyler yapmıştık, hatta bunu ikinci kez yapıyorduk ve iki seferdir sadece ben rahatlıyordum. Egemen o güzel parmaklarıyla bana dokunuyordu ve ben ne kadar sürdüğünü bilmediğim o an boyunca dünyanın en yoğun hislerini yaşıyordum.

O ise sadece bana dokunuyordu. Ve ben bu kez böyle olmasını istemiyordum.

Egemen, içimde kopan fırtınalardan habersiz bir vaziyette sandalyeye bıraktığı ceketine yönelmişti ki onu belinden sararak durdurdum. Bu arada salondan sesler gelmeye devam ediyordu fakat umursamadım. Gözüm dönmüştü, bu sefer onu bu hâlde bırakıp gitmeyecektim.

Onu kendime çekmemle gözleri beni buldu, ne yaptığımı anlamaya çalışıyor gibiydi, kaşları çatılmıştı. "Yasemin," dedi bir elini belime sararken. "Burdan çıkmamız lazım."

Başımı hafifçe sallarken, ona baktım. "Bende sana dokunmak istiyorum." dedim lafı dolandırmadan. Ardından onu iyice kendime çektim. Kasıklarımız birbirine değdi, Egemen'in ağzından minik bir inilti döküldü. "Lütfen."

Ellerimi belinden, içe doğru kaydırıp kemerine getirdim fakat Egemen hızla yakaladı ellerimi. "Olmaz."

Onu dinlemedim. Benden uzaklaşmasını istemediğim için bacaklarımı bacaklarına sarıp ordan güç uyguladım ve masayla temasımı kestim. Böylece ikimizde ayaktaydık ve şişkinliğini gayet iyi bir şekilde vücudumda hissediyordum. "Lütfen, izin ver." dedim fısıldayarak. Elimi zor da olsa elinden kurtardım ve pantolonun üzerinden ona dokundum.

Sen Benimsin | texting Where stories live. Discover now