altmış dört

3.7K 224 139
                                    

keyifli okumalar dilerim! oy verip yorum yapmayı unutmayın olur mu? bu kalp sizin için 👉🏻💜👈🏻


Egemen'de benim gibi Yağız'ın konuşmak istemesine hazırlıksız yakalanmış olacak ki bir süre sessiz kaldı. Gerçi benden daha hazırlıksız olmasının ya da benimle aynı şaşkınlığı yaşamasının imkanı var mıydı?

Güzel bir uyku çekmiş ve dinlemiş halde uyanıp büyük bir keyifle yapmıştım kahvaltımı. Duşumu almış ve sevgilimin tüm ısrarlarına ve kendi içimde de içten içe hissettiğim, onun yanında; evimizde olma arzusuna boyun eğmeyip kütüphanenin yolunu tutmuştum.

Ta ki telefonumu evde unuttuğumu fark edene kadar. Onu da yolun çok başındayken fark etmesem belki burada olmazdım şimdi. Eğer radyoda güzel bir frekans yakalasaydım ve ruh halimi iyice yükseltecek şarkılara denk gelseydim şu an burada olur muydum?

Büyük ihtimalle hayır. Çoktan okula varmış ve kendimi bir heves çalışmaya atmış olacaktım ve belki ne zaman sonra fark edecektim telefonumun olmayışını. O andan sonra da geri dönmezdim. Ders bitimi zaten Egemen beni almaya geldiğinde getirirdi. O vakte kadar da ya Egemen önce davranıp Begüm'ü arardı benimle iletişime geçmek için, ya da ben Begüm'den veya başka bir arkadaşımdan Egemen'i arayıp ona haber verirdim. Gerçi telefon numarasını ezbere bilmediğim için kendimi aramam daha muhtemeldi tabii.

Eğer telefonumu evde unutmuş olmasaydım yine de bu şaşkınlığı yaşar mıydım? Daha doğrusu... Eğer kütüphaneye gitmek için bu kapıdan hiç çıkmasaydım... Yağız yine de konuşmaya gelir miydi?

"Yasemin az evvel çıktı. Biraz daha erken gelseydin onunla konuşabilirdin." dedi Egemen sessizliği bozarak. Güler gibi bir nefes bıraktığını işittim. Şu an tam olarak ne düşünüyordu, ne hissediyordu öyle merak ediyordum ki... Keşke içeriyi görme şansım olsaydı. Egemen'in gözlerine bakarak bu merakımı geçirebilirdim çünkü. Onun gözleri benim için her zaman bir aralık oluşturuyordu.

Baktığımda, durup sadece baktığımda aklından geçen her şeyi sorgusuz sualsiz okuyabildiğim bir aralık. Bir kapı aralığı. O kapı her zaman aralık duruyordu benim için. O aralıktan içeri rahatça süzülebiliyordum.

"Biliyorum." dedi abim biraz kısık bir sesle. Neyi biliyordu, gittiğimi mi yoksa gitmemiş olsam benimle konuşabileceğini mi? "Gittiğini gördüm." deyip buradan bile rahatlıkla duyacağım bir şekilde soluklandı. İç çekmiş gibi. Hareket etmeden başımı biraz daha aşağı doğru eğip gergin bir soluk aldım bende, cümlesinin devamını beklemeye başladım. O da beni bekletmek istemezcesine konuşmasını sürdürdü. "Zaten o yüzden geldim. Seninle yalnız konuşmak için."

Ne yani, benimle konuşmak için burada değil miydi?

Omuzlarım tonlarca yükün altında kalmış gibi usulca çöktüğünde gözümden bir damla yaş düştü. Ben bu evden kütüphaneye gitmek için çıkarken, söylediğine göre Yağız beni görmüştü. Belki de gitmemi beklemişti. Ders programımdan haberdardı, bu dönem zaten çok fazla dersim olmadığı için hangi gün, saat kaçta, kaç dersim var iyi biliyordu. Mesela bugün tek dersimin ikide olduğunu da biliyordu... Biliyordu bilmesine de... Ne için sabahın köründe gelip beklemişti burada? Ne zamandır bekliyordu? Ben erkenden çıkmasam beklemeye devam mı edecekti?

En önemlisi... neden benimle değil Egemen'le konuşmak istiyordu? Bana söyleyeceği hiçbir şey yok muydu? Attığı tokada rağmen... hâlâ beni mı suçluyordu? Benim gidip ona bir adım atmamı mı bekliyordu yoksa?

"Anlamadım?" diye sordu Egemen. "Ne demek gittiğini gördüm? Niye gidip engel olmadın? Neden konuşmak istediğini söylemedin?"

"Çünkü konuşmak istediğim o değil." dedi Yağız bu kez biraz yükselen sesiyle. "Seninle konuşmaya geldim ben."

Sen Benimsin | texting Where stories live. Discover now